SANAL DÜNYANIN TUZAKLARI
Saat öğlen on ikiyi geçmişti. Güneş tam bilgisayar
masasının üstüne vuruyordu ki, pencere açık olduğu için bir anda esen rüzgarla
“Pat” diye kapanan kapı Efe’nin yüreğini hoplattı. Yüksek sesten dolayı uyanan
Efe önce ne olduğunu anlayamadı. Saate baktığında “Ooof daha çok uyuyabilirdim.”
diye hayıflanarak yastığın üstüne düştü. Efe'nin sesini duyan annesi odaya girip
“Oooo günaydın Efe Bey, bugün erkencisiniz. Hangi dağda kurt öldü?” diye oğluna
seslendi. Gece geç saatlere kadar bilgisayar başında olan Efe'nin hayatı saat öğlen ikiden önce başlamıyordu normalde. İnsanlar günü yarılamışken Efe güne yeni
başlıyordu.
Efe iki hayat yaşıyordu; birisi gerçek, birisi ise
sanal. Ve o sanal dünyadan gerçeğe dönmek, onun için çok acı vericiydi. Gece bilgisayarın
başına oturduğunda yaşıyormuş gibi hissettiği için her bilgisayar çalıştığında
“İşte dünya varmış!” diye iç geçiriyordu. Yüksek bir heyecanla, aldığı haz ve
yoğun yaşadığı çeşitli duygular onun çok hoşuna gidiyordu. Normal hayatında hiç arkadaşı
olmaması, iki sözü birbirine bağlayamaması Efe'yi hiç rahatsız etmiyordu. Bu acı
gerçeğin onun sahte dünyasında yeri yoktu, çünkü Efe’nin normallerinde ekran
başında binlerce arkadaşı vardı. Onlarla konuşurken, klavye delikanlılığı
yaparken, onlara karşı cesaret gösterirken bu acı gerçeğin acısını
hissetmiyordu bile. Çünkü Efe sahte arkadaşlarını normalleştirmişti. Bu yüzden
gerçek arkadaşlara ihtiyaç duymuyordu. Bizim iki lafı bir araya getiremeyen
Efe, bir anda inanılmaz bir cesarete ve özgüvene sahip oluyordu bu dünyada.
Bilgisayarı hiçbir zaman kapatmadığından gecesi
gündüzü karışır, uykusuzluk diye bir şey hissetmezdi. Hatta açlık ve susuzluk
bile onun için annesinin mutfaktan yüksek bir sesle bağırmasıyla aklına gelen
bir şeydi. Böyle bir dünyada yaşarken, gerçek hayat onu iyi hissettiremiyordu.
Gerçek hayattan ne kadar uzak kalmaya çalışsa da bazı zamanlarda mecburiyetten
gerçek hayata dönmesi gerekiyordu. İşte Efe'nin en acı yaşadığı zamanlar da bu
zamanlar oluyordu. Delikanlısı olduğu dünyadan çıkmak ağır geliyordu.
Kapatma düğmesine hiç basmak istemediği ekranının
siyaha bürünmesiyle, gözleri gerçek ışığın düştüğü penceresine yöneldi. Gördüğü
yavaş, sıkıcı, türlü türlü problemleri olan hayat onu sinirlendiriyordu.
İşte insan da tıpkı Efe gibi sanal dünyayı
normalleştirdiği zaman bunun gibi problemler yaşamaya başlıyor. Sanal dünyada
geçirilen her vakit, gerçek hayattan alacağımız keyfi çalmaya başlıyor. Ekranın ışığı,
güneşin ışığından daha keyifli hale geliyor ve insan harika bir gün batımı karşısında
tepkisiz kalabiliyor.
İnsan bu sanal aydınlıkla dünyaya gelmedi, bu
yüzden bununla yaşamını sürdürmeye çalışmak da vücudumuzda bazı problemlere yol açabiliyor. Doğal ortamda insanın gözü bir noktaya uzun süre bakamaz. Yani
gözlerimiz hareketsiz kalamaz. Saatlerce bilgisayara ya da akılı telefona
baktığında göz kasları sürekli kasılmasından dolayı spazm olur. Bunun adı
'dijital göz yorgunluğu' dur. Bu spazmdan dolayı baş ağrısı, mide bulantısı,
gözlerde ağırı olabilir. Dolayısıyla hayatımızdan çaldığı keyifle kalmıyor,
sağlık problemlerine de yol açabiliyor.
Annesinin seslenmesiyle kahvaltı masasına inen
Efe, gördüğü omletle mutsuzluğuna mutsuzluk eklendi. Çünkü daha şimdi Berk'in
paylaştığı avokadolu tostu görmüştü.
İşte sanal dünyanın diğer tuzağı ise, kıyas ve mutsuzluktur.
İster istemez insan başkalarının hayatına baktığında kıyaslamaya başlar. Ondan
dolayı da hayattaki istekleri artar. İmkanları, isteklere ulaşamadığında
mutsuzluk hissi oluşur.
Kahvaltı masasından kalkarken annesinin bilgisayar
öncesi ders çalışma şartından dolayı odasına çıkıp kitap okumaya başladı. Sayfanın
sonuna kadar geldiğinde neyi okuduğunu hiç anlayamadığını fark etti. Bir daha
aynı sayfayı okumaya karar verdi ama sonuç değişmedi. Hiçbir şekilde konsantre
olamadığını fark etti. İşte sanal dünyanın tuzaklarından bir diğeri de buydu.
Kişinin algısını zayıflatarak odaklanmasını engellemek. Telefonda ya da bilgisayarda
kareler çok hızlı değiştiği için beyin çok yoruluyor bu yüzden kendini
savunmaya alıyor.
Aynı zamanda unutkanlığa da sebep oluyordu. Maruz kaldığımız, fayda vermeyen çeşitli bilgi kirliliğinden dolayı insanın kısa hafıza genişler. Bilginin yolculuğunda kalıcılığı sağlamak için onun uygulanabilir bir şey olması gerekir. Uyguladıkça kalıcı bir davranış haline dönüşmesi sağlanır. Aksi taktirde algıladığımız magazinsel ve faydası olmayan bilgiler kısa süreli hafızada bir süre kalır ve çıkar. Faydası olmayan bilginin çoğalmasıyla kısa süreli hafıza genişler. Bu genişleme yoktan var olmuyor. Uzun süreli hafızamızdan bir bölümünü çalarak toplamda unutkanlığımıza sebep olur.
Okuduğunu anlayamayan Efe sinirlenerek
şikayet etmek için annesinin yanına gitti. Annesi ise ona sanal dünyanın
tuzaklarından bahsetti. Bunun üzerine annesinden bu konuda yardım isteyen Efe
artık gerçek dünyada yeni bir serüvene başladı. Bu yol kolay olmayacaktı
biliyordu ve teknolojinin faydalarından faydalanmaya devam edecekti. Ancak
tuzaklar konusunda artık daha dikkatliydi.
Tuzaklara düşmemek dileği ile...
&
Deneyimsel Tasarım Öğretisi tutarlı, uygulanabilir, anlaşılabilir, faydalı bilgilerle hayatımızı kolaylaştırmamızı sağlar. Bu bilgilerle insan ailesiyle, arkadaşlarıyla çocuğuyla nasıl daha iyi bir ilişki kurabilir, eşiyle nasıl mutlu olabilir, patronuyla iş arkadaşıyla, müşterisiyle nasıl daha etkili bir iletişim kurabiliri öğrenir.
Şu dönem de birçok gencin yaşadığı problemden bahsedilmiş. Güzel bir yazı olmuş.kaleminize sağlık.
YanıtlaSilŞu dönemde hangimiz Efe değiliz ki, umarım Efe gibi gerçeğe cesaret gösterebiliriz :(
YanıtlaSil