Tok Evin Aç Kedisi

Doğum izninin sonlarına gelmişti Aysel. Ne çabuk geçmişti 2 yıl. Çocuğunu kendisi yetiştirmek için işinden 2 yıl uzak kalmıştı. Yetiştirmeyi önemsiyordu çünkü, büyütmeyi değil. O yüzden annesi ya da kayınvalidesinin bakmasını tercih etmemişti.  

İşe geri döndüğünde ise çalıştığı birimi kendi isteğiyle değiştirmişti. Çocuklarla yakın temasta çalışabileceği, onları yetiştirebileceği bir alan seçmişti. 


                                                                                 

 

İşe geri döndüğünde ise çalıştığı birimi kendi isteğiyle değiştirmişti. Çocuklarla yakın temasta çalışabileceği, onları yetiştirebileceği bir alan seçmişti. 

 

18 tane çocuğu vardı artık, annelik tecrübeleri yardımcı olur, diye düşünüyordu fakat bu çocuklar ergendi. Dolayısıyla kendi anneliğiyle daha farklı bir sistemin işleyeceğini düşündü. Sonuçta laftan anlayacak yaşlardaydılar, bir bebeği yetiştirmekten farklı olmalıydı. Öncelikli derdi bağ kurmak olmuştu, onlar için emek harcadıkça bağ kuracağını düşünüyordu. Çocukların yaşları, görünümleri, dinlediği müzikler aslında henüz kendisinden çok uzak değildi. Uyumlanmak da kolay olmuştu. 

 

Telefonları, bilgisayarları, iyi harçlıkları, dışarı çıkma özgürlükleri vardı. Hepsinin kullanımı sınırsızdı. Kocaman çocuklar en nihayetinde hata yaparlarsa zarar göreceklerini bilirler, diye düşündü ve bir sınırlama getirmemeyi uygun buldu. Hatta üstüne çocukların ilgisini çekecek geziler düzenlemeye başladı.  Güzel sahillerde kahve içmek, iyi markalardan hediyeler almak, havuz gezileri, ücretsiz tema park, paintball aktiviteleri, korku evleri, hamburgerciler…                                                                                        

                                                                                         

                                                  
Kendisi de eğleniyordu, çocuklar da tabii ama bazı gariplikleri de fark ediyordu. Çocuklar neredeyse 24 saat telefonla uğraşıyor, okullarına devamsızlık yapıyor, derslerden kaçıyorlardı. Okula gitmeleri gerektiği söylendiğinde genelde pek dinlemiyorlardı. Evdeki ablalarıyla ve okulda öğretmenleriyle oldukça saygısız konuşuyor, evde hiçbir sorumluluk almıyor, ödevlerini yapmıyorlardı. Evde haklarını asla yedirmeyen çok güçlü çocuklarken dışarıda ise bir minibüse yol sormaya çekiniyor, bankada basit bir işlemi yapmayı bilmiyor ve her şeyi başkalarından bekliyorlardı.
 
Güzel geçen birkaç ayın ardından, çocuklardan birinin cep telefonunda tesadüfen, sosyal medya hesabından uygun olmayan içerikte yazışmalar yaptığını ve fotoğraflar paylaştığını fark etti. Bu mesele acı bir deneyim de olsa bir dönüm noktası oldu.
 
Evet, kendi çocuğunu yetiştirirken, önüne yememesi gereken zararlı bir çikolatayı, şekeri sınırsızca koyup yememe iradesini göstermesini beklemiyordu ama ergenlikteki bu çocukların önüne sınırsızca tüm imkanları sunarak hata yapmamalarını bekliyordu ve bu büyük bir yanılgıydı.
 
Ayrıca hayattaki marifetsizliklerin nedeni de tam olarak bu imkanlardı. Çocuklar hiçbir ihtiyaçları için hiç kimseyle iletişim kurmuyorlardı çünkü onlar daha istemeden her şey hazır olarak önlerine sunuluyordu.
 
Bebeklik çağındaki bir çocuğun dil gelişimi için bile ebeveynlerinin her söylediğini hemen yapmaması, çocuğun söylemesi için fırsat vermesi gerektiği söylenir. Yani bir miktar açlığın ardından konuşmak, yürümek gibi marifetlerin gelişebileceği… 
 
Aslında bu durum bir ergende ya da yetişkin bir insanda da değişiklik göstermez. Her şey önüne serildiğinde evde kendisine destek olanlara saygı göstermesi beklenemeyeceği gibi dışarıda bir iş halletmesi gerektiğinde sudan çıkmış balığa dönmesi kaçınılmaz olur.
                          
                                                                                    


Peki her imkan önüne sunulan, hiç açlık yaşamayan ve iletişim marifetleri bozulan çocukların toparlanması mümkün mü?
 
Eğer imkanlar iletişim ve ilişki marifetlerini azaltıyorsa, açlık da insanın marifetlenmesine sebep olur. 
 
Aysel de birkaç sene sonra hayata atılacak bu çocukları aç bırakmaya karar verdi. Somut bir açlık değildi tabii bu. Kendilerine ait olduklarına inandıkları tüm hakları sınırlandırdı. Hatta bazılarını yasakladı, en nihayetinde o hakların hiçbirisi için maddi ve manevi hiçbir emekleri yoktu ve aslında hiçbir şey kendilerine ait değildi.
 
Telefonlarını sınırlı saatlerde kullanacaklar, izin verilmediği müddetçe evden dışarı çıkmayacaklar, harçlık miktarına karar veremeyecekler, okula gitme, ders çalışma ve evde görevlerini yerine getirmek gibi konularda sorumluluklarını yapmazlarsa da sınırlı olan imkanları da ellerinden alınacaktı.
 
İmkan kısıtlandığı anda öncelikle telefonlarından ayrılan çocukların evin salonunda toplanmaya başladıklarını, ablalarıyla ve kendi aralarında sohbet etmeye başladıklarını gördü. Her ne kadar isyanları ve söylenmeleri devam etse de net durdukça toparlanacaktı çocuklar, biliyordu Aysel. Daha ilk andan sonuç vermişti aslında imkanları azaltmak. Ama bunca yıl fazlasıyla doyurulan, doyduğunu fark etme becerisini bile yitiren bu çocuklar için gidilecek çok yol, kazanılması gereken çok beceri vardı.
 

&

 Deneyimsel Tasarım Öğretisi tutarlı, uygulanabilir, anlaşılabilir, faydalı bilgilerle hayatımızı kolaylaştırmamızı sağlar. Bu bilgilerle insan ailesiyle, arkadaşlarıyla çocuğuyla nasıl daha iyi bir ilişki kurabilir, eşiyle nasıl mutlu olabilir, patronuyla iş arkadaşıyla, müşterisiyle nasıl daha etkili bir iletişim kurabilir öğrenir.


"İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri, 

En büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi. 

Aynadaki kişi...

Tek başına neler yapabileceğini keşfet!" 

Yahya Hamurcu





















































Yorumlar