Ayten tatil günü sabah erkenden kalkmıştı. Bir taraftan evi topluyor, bir taraftan da kendi kendine söyleniyordu:
“Her şeyi ben yapayım… Oooh paşalar uyusun… Kimsede bir çöpü kaldırayım da yerine koyayım diye bir düşünce yok. Annemiz yorgun, yardım edelim. Bir işin ucundan tutalım, demek de yok. Ben söylemesem de kimsenin yerinden kalktığı yok… Söyleye söyleye yaptırıyorum... Ben olmasam bunların eline yüzüne kurt düşer… Bu nedir ya! Dilimde tüy bitti. Kaç kez söylüyorum. Hiç duymamış gibi aynı şeylere devam ediyorlar...”
Şikayetleri o kadar hızlıydı ki sanki o da kelimelerine yetişmek için koşuyor gibiydi. Cümleler bir yerde, Ayten bir yerde koşturuyordu sanki.
Tabi bu koşturmasında Nuran’ ın gelmesinin payı büyüktü. İşleri yetiştiremeyeceğim kaygısı ile evdekilere söyleniyordu. Ayten’ in sesinin şiddeti iyice arttı.
“Herkes çabuk kalksın Nuran teyzenler gelecek!” diye haykırdı.
Çocuklarda bir hareketlenme oldu.
“Nuran teyzemler mi? Yaşasın! Mert de gelecek mi? “ diye sordular.
Ayten “Tabiki oğlum. Küçücük çocuğu evde bırakacak değil.” dedi.
Oğlu “Ne güzel, çok özledim. Gelsin de sevelim minnoşu.” dedi gülerek.
Nuran geldiğinde herkes Mert’ in yanına koştu. Mert’ i kucaklarına almak istiyorlardı. Bir o kucak bir bu kucak… Ailenin neşe topu gibiydi. Nuran ise yeğenlerine:
“Aşk olsun çocuklar Mert’ i görünce beni unuttunuz…” diye yakındı. Çocuklar gidip teyzelerini de kucakladılar ama tabiki Mert bugünün gözdesiydi.
Mert ve çocuklar epey vakit geçirdikten sonra Nuran, onu uyuması için yatırdı. Ayten ile Nuran’ da sohbet eşliğinde çaylarını içmeye başladılar. Sohbetlerine Mert’ in çığlık sesi ile ara vermek zorunda kaldılar. Nuran hemen yerinden kalktı. “Ay bu gaz sancısı ağlaması. Yatarken gazını çıkarmamıştım.” dedi. Mert’ in ağlamasındaki mesajı Nuran almıştı. Gereken yapıldı. Mert’ in gazı çıkarıldı. Herkes durumundan memnun bir şekilde kaldıkları yerden devam ettiler. Mert uykusuna… Nuran sohbetine…
Mert daha konuşamıyordu ama kendi isteği ile ilgili annesi ile iletişim kurmuştu. Ayten ise kalktığından beri tonlarca kelime sarf etmişti ama kimsenin umurunda olmamıştı. Demek ki mesele sadece konuşmak değilmiş.
Hepimizin hayatımızda şahit olduğumuz cümleler bunlar.“ Kaç kere söyledim.” Kaç kere? Yüz... Bin… Bu sayı ile ilgili bir şey değil ki… Bir şey değişti mi? Karşı tarafta davranış değişikliği var mı? Yok. O zaman yöntemim yanlış. Yöntemim işe yaramamış. Yöntemim işe yaramış olsaydı ilkinde işe yarardı. Yani yüz defa söylemişim olmamış, yüz biri zorlamamdaki sebep ne? İnsan ise çoğu zaman yöntemi değiştirmek yerine miktarını artırmayı seçiyor. Halbuki bir yanlış, miktarı arttığında seni doğru sonuca ulaştırmaz. Yanlışsa yanlışdır.
Sadece konuşuyor olmak iletişim kurduğumuz anlamına gelmiyor. Ben söyledim o da duydu. İletişim böyle bir şey değil. Peki iletişim ne?
&
Deneyimsel Tasarım Öğretisi tutarlı, uygulanabilir, anlaşılabilir, faydalı bilgilerle hayatımızı kolaylaştırmamızı sağlar. Bu bilgilerle insan ailesiyle, arkadaşlarıyla çocuğuyla nasıl daha iyi bir ilişki kurabilir, eşiyle nasıl mutlu olabilir, patronuyla iş arkadaşıyla, müşterisiyle nasıl daha etkili bir iletişim kurabilir öğrenir.
Çoğu zaman en gerekli hamleyi yaptığımızı zannedip bir anda değişimin gelmesini bekliyoruz .. ama sürekli kendimizi tekrar ederken buluyoruz ama sonuç aynı
İletişimi konuşmak olarak düşünüyoruz. Peki, gerçekten öyle mi? Ya da konuşmadan iletişim kuramaz mıyız? Ne güzel cevaplar olmuş bu sorulara… Kaleminize sağlık hocam 😊
Merhaba 😊
YanıtlaSilKeyif aldim okurken...
Kaleminize sağlık..
YanıtlaSilYüreğinize sağlık☘️
YanıtlaSililetisim gercekte ne? bazen konuşmak yerine sadece bir bakış bile yeterli :)
YanıtlaSilÇoğu zaman en gerekli hamleyi yaptığımızı zannedip bir anda değişimin gelmesini bekliyoruz .. ama sürekli kendimizi tekrar ederken buluyoruz ama sonuç aynı
YanıtlaSilİletişimi konuşmak olarak düşünüyoruz. Peki, gerçekten öyle mi?
YanıtlaSilYa da konuşmadan iletişim kuramaz mıyız?
Ne güzel cevaplar olmuş bu sorulara…
Kaleminize sağlık hocam 😊