Pazar sabahıydı. Ali Bey ailesiyle birlikte kahvaltısını etmiş, çayını da eline alıp oturma odasındaki kanepenin üzerine uzanmıştı. Adetiydi; her pazar kahvaltı sonrası kanepenin üzerine uzanıp memlekette ne var ne yok diye internette, haber sayfalarında gezinirdi. Hafta içi yoğun ve uzun saatler çalışan biri olduğu için pazar günlerini genelde evde sakince ve uzanarak geçirmeyi isterdi. Zihnini boşaltmaya ve vücudunu dinlendirmeye ihtiyacı vardı.
Gel gelelim ki evin diğer bireylerinin istek ve ihtiyaçları Ali Bey’in ihtiyaçlarından başkaydı.
Eşi Aslıhan Hanım hafta içini daha çok evde, evinin tertip düzeniyle, çamaşırlarlave yemekle geçirirdi. Bir de 2 yaşlarında Hamza adında bir erkek çocukları vardı ki onunla dışarıya çıkmak pek gözüne gelirdi. Çünkü bir defasında onu parka çıkarmış ama çıkardığına pişman olmuştu. O kadar hareketliydi ki tek başına zapt edememişti. Ya bir salıncak çarpacak ya da bir bisikletli çocuğun önüne atlayacak diye peşinden koşup durmuştu. Sonunda da tövbeler edip eve geri dönmüştü. Hamza’nın hakkından ancak babası geliyordu. O sebeple Aslıhan Hanım da “Ah bir Pazar günü gelse de Ali Bey bizi bir pikniğe götürse ben biraz hava alsam çocuklar da enerjilerini atsa!” diye düşünürdü. Onun da ihtiyacı evden biraz uzaklaşıp doğaya kaçmaktı.
Kızı Zeynep’in ise istekleri bambaşkaydı. O arkadaşlarında görüp beğendiği kalemlerden, defterlerden kıyafetlerden almak için pazar günleri alışveriş merkezine gitmek isterdi. Artık annesinin aldıklarını beğenmez olmuş, ona alınacak her şeyi; kıyafetleri, ayakkabıları, kitapları kendi seçmek isterdi. Ama henüz tek başına bir alışveriş merkezine gidip alışveriş yapacak yaşta değildi. O sebeple genelde pazar günleri ailesiyle alışveriş merkezine gitmek isterdi.
İnsanlar temelde mutlu ve başarılı olmak isteseler de yaşlarına, yaşam tarzlarına ve hedeflerine göre de farklı istek ve ihtiyaçları vardır. Herkes aynı şeye açlık hissetmez. Kimde ne eksikse ve neyin açlığını çekiyorsa onu elde etmek ister. Ve o açlık sebebiyle de iletişime geçer.
Aç olan kişi o açlığını doyurmak için bir iletişim kurar. Tıpkı normalde hiç konuşmayacağımız tipte bir insanla sıcak bir yaz günü sırf susadığımız için iletişime geçmemiz gibi. Küpeli, saçları örgülü, üstü başı kirli olan o adamı yolda görsem yolumu değiştiririm ama çok susadıysam “Abi su ne kadar? Hava da çok sıcak.” diyebiliyor ve ondan alışveriş yapabiliyorum. Onunla iletişim başlatabiliyorum. Sebebi ise açlık.
Evde otururken beklenmeyen o telefonun çalmasının sebebi de açlık. Arayan kişinin bende ki bir şeye açlığı.
“Aaa hayrolsun Ayşe de beni hiç aramazdı ne oldu ki?”
“Aslıhan ’cım nasılsın? Kusura bakma rahatsız ediyorum. Senin eşinin aydınlatma ticareti mi yapıyordu? Ya biz başka bir eve taşındık da salonumuz için bir aydınlatma arıyoruz. Aklıma siz geldiniz...”
&
"İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri,
En büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi.
Aynadaki kişi...
Tek başına neler yapabileceğini keşfet!"
Yahya Hamurcu
Yorumlar
Yorum Gönder