Eskiden edepsiz kelimesi özellikle boyundan büyük laf eden ya da karşısındakine laf yetiştirip her şeye cevap veren çocuklar için kullanılırdı.
“Bak edepsize bak... Pabuç kadar dili var...” denirdi.
Aslında edep sadece çocuklarda değil hepimizde olması gereken bir meziyet.
Örneğin karşısındaki kişiye kötü sözler sarfetmek edebe uygun bir davranış değildir. Bu konu, çoğunluğun itirazının olmayacağı genelgeçer bir konudur.
Ama aynı zamanda başkasının dedikodusunu yapmak da edebe uygun bir davranış değildir. İş bu konuya gelince genellikle kafalar karışıyor. Bunun sebebi, çoğunluk tarafından içine düşülen bir hata olması. Bu konuya itiraz genellikle “Ne var canım, yalan mı, gerçekleri söylüyoruz...” ya da “İnsanların yaptığının yanında bizimkisi masum kalır.” şeklinde oluyor.
Peki edepsizlik neydi?
- Sadece kötü sözler sarfetmek miydi?
- Ya da çoğunluğun yapmadığı davranışları sergilemek miydi?
- Çoğunluk yapıyorsa sorun yok ama azı yapıyorsa mı sorundu?
- Ya da toplumdan topluma kişiden kişiye değişen bir şey miydi?
Edep, ahlakın özüdür. Ölçülü olmaktır. Bunun için de haddimizi yani sınırımızı bilmek gerekir.
Örneğin insanların kusur ve hatasını yüzüne vurmamak edepten olduğu gibi, ticaretin edebi, ihtiyacı olmasına rağmen kapısına gelen müşteriye, ederinin üzerine mal satmamaktır. Müşteri olmanın edebi, karşındaki kişinin zarar edeceğini bile bile o fiyattan malı almaya çalışmamaktır. Bilginin edebi ise tevazudur.
Şimdilerde insanların derdi ticaret yaparken de müşteriyken de karşısındakinin sınırlarını ihlal ederek sadece kazanmak oldu.
Sahibi olmadığımız, bir gün alınabilecek olan akılla, imkanlarla kendini büyük görmek ya da başkasını küçümsemek de o sınırı aşmaktan değil mi?...
Ya da başkalarının evlerine ya da ülkelerine fütursuzca girilip gasp edilmesi de edep sınırını aşmaktan değil mi?...
- Bir markette alışverişi bitmediği halde sepetini sıraya koyup alışveriş yapmaya devam ederek bazen...
- Ya da bir otobüs ya da metroda çevresindeki ihtiyaç sahibini görmeden yer kapmaya çalışarak bazen...
- Ürün indirimde diye fazlasını alıp arkasındakini düşünmeyerek bazen...
- Kahve ya da yemekhane sırasında arkadaşımızın yanına kaynak yaparak ya da uzaktan sipariş vererek bazen...
- Ailemizde, komşumuzda, trafikte veya çevremizdekilerde hoşlanmadığımız bir şey görünce kibarlık ve nezaketi kaybedebiliyoruz bazen...
- Ya da daha dün bilmezken az bir şeyler öğrenince ailemize, çevremizdekilere veya büyüklerimize o haddi aşıp “Yanlış yapıyorsun ya da sen bu işlerden hiç anlamıyorsun.” diyerek ahkam kesebiliyoruz bazen...
&
"İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri,
En büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi.
Aynadaki kişi...
Tek başına neler yapabileceğini keşfet!"
Yahya Hamurcu
O kadar ezbere yaşamışız ki hayatı. Kopyala yapıştır gibi. Hiç irdelemeden, nerde hata yaptığımızı düşünmeden yaşadık koskoca yılları.. Şimdi bilseler şu bilgilerin altından daha kıymetli olduğunu...
YanıtlaSilÇok güzel ellerinize sağlık
YanıtlaSilEdeb kilit bir ahlaktır ,çok güzel açıkladınız teşekkür ederim 🙏
YanıtlaSilİnsan bazen önemsiz gibi gördüğü yerlerde kendi derdine düşüp o sınırı aşabiliyor, bunu fark edebilmek de bir marifet
YanıtlaSilTeşekkürler
YanıtlaSilEdebin sınırla ilişkili olduğunu ne güzel anlatmışsınız. Teşekkürler.
YanıtlaSilTane tane, faydalı ve güzel ifade edilmiş bir yazı. Edep ne kadar da altı dopdolu bir kelime. Epistemoloji bilince her şey çooook farklı oluyor.
YanıtlaSilKaleminize sağlık 🌸
Hiç konsantrasyonumuzun olmadığı bir yere dikkat çekmişsiniz emeğinize sağlık🌷
YanıtlaSil