Faruk‘la Aysun aynı mimarlık şirketinde tanışmıştı. Faruk işe başlayalı üç yıl olmuştu ama Aysun’un henüz ilk aylarıydı. Patron işi öğrenmesi için Aysun‘u Faruk’un yanına koymuştu. Zaten Aysun çok çalışkan bir kızdı. Bölümünü birincilikle bitirmişti bundan dolayı Faruk’un işi çok da zor değildi.
Günler geçtikçe aralarındaki ilişki sadece iş ilişkisi değil, zamanla gönül bağına da dönmüştü. Faruk ilk günden beri zaten Aysun’a karşı ilgi duyuyordu. Aysun da Faruk’a karşı boş değildi ama çok da belli etmek istemiyordu. Faruk’un ona karşı yaptığı minik jestler çok hoşuna gidiyordu. Bir gün bir bakıyordu ki onun sevdiği çikolatayı almış, başka bir gün bir en sevdiği içeceği alıp masasına koymuş. Biri tarafından düşünülmek ve ilgi görmek Aysun’un karnında kelebekler uçuşmasına sebep oluyordu.
Sonunda Faruk Aysun’a olan hislerini dile getirdi ve bu hislerin karşılıksız olmadığını anladı. İkisi de çok heyecanlı, ikisi de çok mutlu, ikisi de birbirinin gözlerine bakan bir çift olmuşlardı. Her şey sanki bir rüya gibiydi. Faruk Aysun’a öyle bir evlenme teklifi etmişti ki sanki bir masalın içindeydiler. Romantik bir akşam yemeği, her yer mumlarla döşenmiş, kırmızı güller, mükemmel bir müzik ve eşsiz bir manzara… Tabii ki bunun sonunda Aysun’un cevabı “Eveeeettt!” olmuştu.
Düğünlerinde minik aksilikler olsa da genel anlamda her şey istedikleri gibi olmuştu. Düğün mekânı için çok fazla gezip araştırma yapmışlardı ama sonunda değmişti. Tam hayallerindeki kır düğünü için istedikleri mekânı bulmuşlardı. Gelinliğinden, damatlığına, pasta seçimine, masaların süsüne, hangi müziklerin hangi dakikada çalacağına hepsine karar vermişlerdi ve istedikleri gibi de olmuştu. Balayı için yurtdışını tercih etmişlerdi. Unutulmaz bir tatil yaşamışlardı. Dolu dolu geçen bir Fransa tatiliydi. Her karede mutlu bir çift imajı bırakarak resim çekilmişlerdi ve gerçekten de çok mutluydular.
Kafasını sallayarak tüm bu düşüncelerden çıkmaya çalıştı. Şimdi aile mahkemesinde, mahkeme koridorunda oturduğuna inanamıyordu. “Biz ne ara bu hale geldik de şu an boşanıyoruz?” demekten kendini alamıyordu. “Oysaki her şey ne kadar güzel başlamıştı, ne kadar mutluyduk. Ne oldu da birbirimize bu kadar tahammül edemez hale gelmiştik.” Aysun, her an iç sesiyle kendini konuşurken buluyordu.
Mutlu giden evliliğinde her şeyin daha da iyi olabilmesi için elinden geleni yapmıştı. Her zaman Faruk’un hayatını kolaylaştırmak için hamleler yapmıştı. Yani aslında bu evlilik için saçını süpürge etmişti. Aysun zaten yapı gereği çok verici bir kızdı ve evliliğinde de her şeyi ve tüm problemleri kendi halletmeye çalıştı. Ve böyle davranarak Faruk’un onu daha çok seveceğini ve daha çok takdir edeceğini düşündü. Oysa işler hiç de düşündüğü gibi gitmedi. Yeri geldiğinde Faruk’un yapması gereken işleri Aysun kendi üstlendi. Bir günün sonunda da sanki o işler onun vazifesiymiş gibi algılandı. Bundan sebep eşinin Aysun’un yaptıklarını görmezden gelmesi, eşine ilgisiz davranması ve teşekkür dahi etmeyerek bütün yükü Aysun’un üzerine atması evliliklerini çıkmaza sokmuştu. Aysun ise bu durum karşısında çok hırçınlaşmış, bitmek bilmeyen tartışmalarla iyice yıpratmıştı evliliklerini.
Bu hayatta aşırı vererek insanları mutlu edemezsiniz.
İnsanları mutlu edemediğiniz gibi işin sonunda kendiniz de mutsuz olursunuz.
Aysun tam olarak bunu yaşıyordu. Çok fazla verici olarak, çok fazla başkasına ait işleri yaparak, kimsenin kendisine yardım etmesine izin vermeyerek karşı tarafı mutlu edeceğini zannetmişti ama oysaki işin sonunda mutsuz olmuşlardı.
Evet, Aysun bunu şuan çok iyi anlamıştı ama biraz acılı olmuştu. Canı çok yanmıştı ve yanıyordu. Hayatta yaşadığımız her olaydan çıkardığımız deneyimler heybemize attığımız bir bilgidir aslında. Evet Aysun’un heybesine attığı bu deneyim biraz acılı olmuştu ama yine de hayatına artı bir deneyim ile devam edecekti.
Aynı hataları tekrarlamayarak…
&
Deneyimsel Tasarım Öğretisi tutarlı, uygulanabilir, anlaşılabilir, faydalı bilgilerle hayatımızı kolaylaştırmamızı sağlar. Bu bilgilerle insan ailesiyle, arkadaşlarıyla çocuğuyla nasıl daha iyi bir ilişki kurabilir, eşiyle nasıl mutlu olabilir, patronuyla iş arkadaşıyla, müşterisiyle nasıl daha etkili bir iletişim kurabilir öğrenir.
İhtiyaç görenin ihtiyacı görülür. Ama ihtiyacın üstüne çıkıp isteklere göre hareket edildiğinde denge bozulur ve aşırılıklar başlar. Aşırılık da kimseyi mutlu etmez. Dengeli ilişkiler kurabilmek dileğiyle… Kaleminize sağlık hocam 🌸
Maalesef çoğumuzun Aysun olduğu bir dönemi oldu. Kimimiz erken farkına varıp ferenledi fakat kimimiz hayat bizi durdurana kadar yapmaya devam ettik. Halbuki kadın ve erkek kendi sorumluluklarını üstlendikçe şifalanıyor. Birbirinin sorumluluklarını hunharca üstlenerek değil. Tabii hayat müşterek zaruri durumlarda roller üstlenilebilir ama sürekliliğe vurmak bir tuzaktan başka bir şey değil.
Ne kadar çok yaşadığımız ve normallestirdigimiz bir şey dimi? Oysaki ne bedeller odemistik ne sevmiştik karşımızdakini. Nasıl oluyorsa bu noktaya varıyor. Kaleminize sağlık hocam
Bir kişinin sorumluluklarını onun yerine yapmak karşındaki kişiyi marifetsizleştirdiği gibi kendini de çok yormak demek. Hem kendine haksızlık hem karşındaki kişiye… hayatın her alanında denge… denge… denge… ne kadar önemli
ya ömür boyu sarımsağı ben soyarsam diye korkular yaşayınca bir taraf... bunun doğru olduğunu sanan kadın ve erkeklere de sevgiye de çok yazık oldu. Sevginin jestlerimizle taçlanan bir şey olduğunu ve tavizin tükettiğini umarım daha da acı bir olaya gerek kalmadan öğrenebiliriz.
İhtiyaç görenin ihtiyacı görülür. Ama ihtiyacın üstüne çıkıp isteklere göre hareket edildiğinde denge bozulur ve aşırılıklar başlar. Aşırılık da kimseyi mutlu etmez.
YanıtlaSilDengeli ilişkiler kurabilmek dileğiyle…
Kaleminize sağlık hocam 🌸
Maalesef çoğumuzun Aysun olduğu bir dönemi oldu. Kimimiz erken farkına varıp ferenledi fakat kimimiz hayat bizi durdurana kadar yapmaya devam ettik. Halbuki kadın ve erkek kendi sorumluluklarını üstlendikçe şifalanıyor. Birbirinin sorumluluklarını hunharca üstlenerek değil. Tabii hayat müşterek zaruri durumlarda roller üstlenilebilir ama sürekliliğe vurmak bir tuzaktan başka bir şey değil.
YanıtlaSilGerçekten başkasının yerine, aşırı bedel ödemek dengeleri bozmakta. Emeğinize sağlık.
YanıtlaSilSokaktaki her beş kişiden üçünün öyküsü ne acıdır ki .. iyi geldi elinize sağlık
YanıtlaSilNe kadar çok yaşadığımız ve normallestirdigimiz bir şey dimi? Oysaki ne bedeller odemistik ne sevmiştik karşımızdakini. Nasıl oluyorsa bu noktaya varıyor. Kaleminize sağlık hocam
YanıtlaSilİnsanların istediklerini onlara vererek ne biz mutlu oluyoruz ne de onlar tatmin oluyor. Sanırım her 100 kadından 95 i Aysun... 😔
YanıtlaSilBir kişinin sorumluluklarını onun yerine yapmak karşındaki kişiyi marifetsizleştirdiği gibi kendini de çok yormak demek. Hem kendine haksızlık hem karşındaki kişiye… hayatın her alanında denge… denge… denge… ne kadar önemli
YanıtlaSilİnsan ve illüzyonları...
YanıtlaSilHata yapsak da bırakmak yok...
Yola devam
İnsanların değişmesini beklemekle geçiyor bir ömür.. sonra bir bakıyorsun boşunaymış..
YanıtlaSilBedelde kıvamı tutturmak önemli…
YanıtlaSil" Bu hayatta aşırı vererek insanları mutlu edemezsiniz.
YanıtlaSilİnsanları mutlu edemediğiniz gibi işin sonunda kendiniz de mutsuz olursunuz."
Tablo yapıp asmak isterim bu cümleleri...
İnsan fazla ilgiyi taşıyamayan bir canlı. Verince de kötü, alınca da…
YanıtlaSilÇok güzel efede ettiğiniz ,kaleminize sağlık
YanıtlaSilya ömür boyu sarımsağı ben soyarsam diye korkular yaşayınca bir taraf... bunun doğru olduğunu sanan kadın ve erkeklere de sevgiye de çok yazık oldu. Sevginin jestlerimizle taçlanan bir şey olduğunu ve tavizin tükettiğini umarım daha da acı bir olaya gerek kalmadan öğrenebiliriz.
YanıtlaSil