Hayattaki Uzmanlık Sınavı

Zerrin telefonu eline aldı ama bir türlü babasını aramaya cesaret edemiyordu. "Ne olursa olsun..." dedi, telefonu tekrar eline aldı ama arayamadan tekrar kapattı. Mesai saati bitmiş, masasına oturmuş, neredeyse yorgunluktan eve gidecek gücü kalmamıştı. Bu şekilde, böyle devam edemeyecekti. Böyle uzun süren nöbetleri ve bu yoğunlukta çalışmayı daha ne kadar  sürdürebilirdi, bilemiyordu.

                                                                                 

Zerrin Niğde’nin bir köyünde doğmuştu. Doğumundan sonra annesinin dört tane daha çocuğu olmuştu ama ne yazık ki onlar karnında ölmüştü. Bu yüzden Zerrin tek çocuk olarak kalmıştı. Annesi ve babası onun üzerine çok titriyordu.

Babası köyde yaşıyor ve çiftçilikle uğraşıyordu. Yine de eline geçen her şeyi okumaya çalışan birisiydi. Eğitimli insanlara da çok saygı duyardı. Herkesin okuması gerektiğine inanan birisiydi. Bu yüzden Zerrin'in eğitim hayatında daha iyi olabilmesi için dershaneye göndermeye karar verdi. Bunun için de şehir merkezine taşındılar. Kızlarını dershaneye gönderdiler, özel öğretmen tuttular. Zerrin de gerçekten elinden geleni yaptı ve Tıp Fakültesini kazandı.

Zerrin üniversitede okurken, stajlarda hangi bölüm hoşuna gidiyorsa, o bölümde doktor olmak istiyordu. Bir stajda dahiliye doktoru olmak istiyordu, başka bir stajda çocuk doktoru olmak istiyordu. Okuldan sonra branş seçmek için uzmanlık sınavına girmek zorundaydı. Uzmanlık sınavı, gerçekten uzun süre çalışma gerektiren zor bir sınavdı. Seçtikleri bölüme göre 4 yıl ya da 5 yıl o branşla ilgili eğitim görüyorlardı. Aynı zamanda da bu süre içerisinde hastanede çalışmaları gerekmekteydi. Bu süre bittikten sonra artık uzman olabiliyorlardı.

Zerrin de çocukları çok sevdiği için çocuk doktoru olmaya karar verdi ve çocuk doktorluğu asistanlığına başladı. Bu asistanlık süreci 5 yıl sürecekti. Ama o kadar yoğun bir tempoda çalışıyordu ki, bu çalışma 36 saat çalışıp, 8 saat ara verip, ertesi gün tekrar 36 saat çalışması gereken bir süreçti. Hastanedeki bu sürece 1 yıl katlanması gerekiyordu. Başlayalı 6 ay olmuştu ama bu sürece daha fazla dayanabileceğini düşünmüyordu.

Çocukları sevmesi, bu tempoya dayanması için yeterli gelmiyordu. Çocukların hasta olduğu dönemdeki süreçler de çok zor geçiyordu. Anne babaların kaygılı yaklaşımları onu zorluyordu. Yani özetle çocuk doktorluğu ona çok zor gelmişti. İstifa edip tekrar uzmanlık sınavına girmeye karar verdi. Tabi ki ailesi böyle bir şey istemedi ama en sonunda kendisine bıraktılar.

                                                                                     
                                                                            

Zerrin, tekrar 6 ay boyunca uzmanlık sınava çalıştı. Bu sefer kadın doğum uzmanlığını tercih etti. Güzel bir branş olduğunu düşünüyordu ama gittiğinde işlerin tam da öyle olmadığını anladı. Ameliyathane ortamı ve ameliyatta bulunmak çok stresliydi. Gece uykusuz kalmakta da çok yorucuydu. Yeniden asistanlığı bitirip uzman olduğu dönemde, mecburi hizmet için devlet hastanesinde çalışacağında bunların değişmeyeceğini anlamıştı.
Asistanlığın birinci yılının sonunda, bir gün poliklinikte hasta bakarken bir hastası şöyle dedi: “Doktor hanım benim kızım da tıp fakültesinde okuyor, bu sene son sınıfta. Hangi branşı seçeceği konusunda biraz kafası karışık. Gelip burada sizin nasıl çalıştığınızı izleyip gözlem yapsa avantajları neler dezavantajları neler görse ona göre bir seçim yapar, diye düşündük. Bu konuda ona yardımcı olabilir misiniz? Ayrıca diğer istediği branşlarla ilgili birkaç hekimle daha görüşüp oralarda da gözlem yapmasını rica edeceğiz ve ona göre seçim yapmasını istiyoruz.” dedi.

Zerrin, o anda bir aydınlanma yaşadı. Kendisi iki yıl boyunca uzmanlık sınavına çalışmıştı. Önce çocuk doktorluğunu bırakmış, şimdi de kadın doğum asistanlığı yaparken burada da yapamayacağını anlamıştı. Neden daha önce aklına böyle bir fikir gelmemişti? Neden bu branşları seçmeden önce gidip bir gözlem yapmamıştı? Neden sonrasında yapıp yapamayacağını düşünüp avantajlarına ve dezavantajlarına bakmamıştı? Keşke bunlar daha önce aklına gelseydi.
İnsan hayatta deneme yanılma yaparak öğrenebilirdi ama bu bazı konularda çok yorucu ve zahmetli olabiliyordu.
Keşke kendisi de hayatında bu son sınıf tıp öğrencisi gibi deneyim transferi yapabilseydi. Şu an en azından seçtiği branşta daha mutlu olabilirdi.


                                                                                

"İnsan hayatında deneyim transferi yaptığında, başkalarının hayatından çok daha kısa sürede mutlu ve başarılı olma imkanına sahip olabiliyor" diye düşündü.
Bu sefer ne yapacağını biliyordu. Babasını arayıp istifa edeceğini söyleyecek ama öncesinde yapmak istediği branşlarla ilgili bir süre gözlem yapacaktı. Ondan sonra tekrar Uzmanlık sınavına girecekti. Babasını araması için cesarete ihtiyacı vardı. Çünkü artık çok uzun süredir ders çalışıyor ve asistanlık yapıyordu. Arkadaşları düzenlerini kurmuş, mesleklerinde ilerlemişler, bazıları da evlenmişti.

Zerrin bir türlü istediği mesleği seçemezken anladı ki başkasının yaşadığı olaylardan gözlem yapıp, olumlu ve olumsuz ders çıkardığı taktirde, kısa sürede hedefine ulaşıp mutlu olabilirdi. Artık bundan sonra hayatında aldığı kararlarda deneyim transferi yapmaya karar vermişti. Yeniden telefonu eline aldı ve babasını arayarak istifa edeceğini söyledi. Ama bu sefer ne yapacağını çok iyi biliyordu…

&

 Deneyimsel Tasarım Öğretisi tutarlı, uygulanabilir, anlaşılabilir, faydalı bilgilerle hayatımızı kolaylaştırmamızı sağlar. Bu bilgilerle insan ailesiyle, arkadaşlarıyla çocuğuyla nasıl daha iyi bir ilişki kurabilir, eşiyle nasıl mutlu olabilir, patronuyla iş arkadaşıyla, müşterisiyle nasıl daha etkili bir iletişim kurabilir öğrenir.


"İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri, 

En büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi. 

Aynadaki kişi...

Tek başına neler yapabileceğini keşfet!" 

Yahya Hamurcu































Yorumlar

  1. Deneyim transferi almak, nasıl da zaman kazandırıyor. İnsan geç olmadan farkına varabilse... :) Kaleminize sağlık...

    YanıtlaSil
  2. Deneyim transferi yapmak gerçekten çok önemli. Hayat deneyip yanılarak öğrenilecek kadar uzun olmayabilir.

    YanıtlaSil
  3. Mutlu Ökegil9 Mart 2025 23:56

    Deneyim transferi insana zor gelen hatta bu yazıdaki çoğunlukla aklına gelmeyen ama hayat kurtaran en geçerli öğrenme yöntemi.
    Kaleminize sağlık hocam 🙏🏼

    YanıtlaSil
  4. Deneyim transferi yapmak insana ne büyük konfor sağlıyor. Emeğinize sağlık öz bir anlatım olmuş..

    YanıtlaSil
  5. Gülbin Avcı18 Mart 2025 08:25

    Deneyim transferi insanın yaşamı içerisinde daha donanımlı bir şekilde ilerlemesini sağlıyor. Emeğinize sağlık🌸

    YanıtlaSil
  6. Keşke insan olumsuz sonuçla karşılaşmadan deneyim transferiyle öğrenmeyi seçseydi...
    kaleminize sağlık...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder