Evdeki Karabulutlar

Selin odasında yatağında yan şekilde yatmış elindeki telefonuyla oynuyor, internette geziniyordu. Şimdilerde bu internette dolanmaya internet sörfü diyorlardı. Gerçekten de öyleydi, o sayfan başka sayfaya geçiyor birkaç saniyelik videolar gözünün önünden geçip gidiyordu. Dalganın üstündeki saniyelik hareketler gibiydi. Ama bu sörfün sonu yoktu, bir oraya bir buraya derken hiçbir şey yapmadan ekran başında saatleri akıp gidiyordu. 

                                                                           

Selin bir anda bunu neden yapıyorum, diye düşündü. Bütün gün çok yorulduğunu bu sebeple kafasının dağılmasını istediği için yaptığını düşündü. Fakat ne zaman telefon veya bilgisayarı ile çok vakit geçirse kafası adeta  kazana dönüyordu. Saatler harcanmış şekilde daha da yorgun bir hissiyatla yatağında kalakalıyordu.

Kafasında bu düşünceler dolanırken yatağından doğruldu ve odasına şöyle bir göz gezdirdi. Kitapları raflara adeta tıkıştırılmış, kıyafetleri dolapta değil kapının arkasındaki askılığa şöylesine takılmıştı. Günlük eşyaları bir kenarda yığılı halde duruyordu. Adeta evin içine karabulutlar çökmüştü.  Selin her gün işten geldikten sonra mutfakta ayak üstü bir şeyler atıştırıyor sonra ya koltuklardan birine ya da yatağına devriliyor internet alemine kendini hapsediyordu. Uzun zamandır resim defterinin yüzünü açmamıştı. Ayrıca arkadaşları ile de görüşmüyordu. Bu hissiyat kendini huzursuz hissetmesine sebep oldu. Farklı ne yapabilirim, diye düşündü ve dolabının açık kapağından eşofmanlarını gördü, düşünmeden kalktı ve onları üstüne geçirdi. Anahtarlarını cebine atıp evden çıktı.                                                                                                                                                                                                 


Mahallesinde yarım saatlik yürüyüş ona çok iyi gelmişti. Temiz hava yüzüne çarptıkça zihninde rahatladığını hissetmişti. Karar verir vermez evden çıkmasaydı belki de hiç çıkamayacaktı.

İnsan karar verir vermez hemen eyleme geçmeliydi.

Yoksa araya mutlaka bir şeyler giriyor ve o iş yapılmaktan vazgeçiliyor ya da çok sonraya kalıyordu.

Selin eve döndüğünde artık hareket etmesi gerektiğini hissetti önce odasını topladı sonra evin diğer yerlerini. Onu bu hale getiren hareketsiz oluşu ve hemen karar verdiği şeyi yapmaması olduğunu anladı.

 

 

Gerçekten de hayatta hareket etmemek bir süre sonra insan hayatına karabulutlar çökmesine sebebiyet veriyordu. Zaman su gibi akıp giderken birbirinin aynısı günler tekrarlayıp duruyordu. Girdap misali içine çekiyordu.

Selin ufak yarım saatlik yürüyüşün ne kadar büyük etkisi olduğunu fark edince istemsizce gülümsedi…

Ufak hareketlere hayat çok değer veriyordu…

 …

&

 Deneyimsel Tasarım Öğretisi tutarlı, uygulanabilir, anlaşılabilir, faydalı bilgilerle hayatımızı kolaylaştırmamızı sağlar. Bu bilgilerle insan ailesiyle, arkadaşlarıyla çocuğuyla nasıl daha iyi bir ilişki kurabilir, eşiyle nasıl mutlu olabilir, patronuyla iş arkadaşıyla, müşterisiyle nasıl daha etkili bir iletişim kurabilir öğrenir.


"İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri, 

En büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi. 

Aynadaki kişi...

Tek başına neler yapabileceğini keşfet!" 

Yahya Hamurcu



















Yorumlar