Selin’in okul dönemi başlamıştı.
“Bu yıl derslerime daha çok odaklanacağım, arkadaşlarıma çok fazla takılmayacağım.“ diyerek döneme başladı.
Selin sosyal olmayı çok seven, etrafında bir sürü arkadaşı olan bir kızdı ama ona rağmen geçen seneki ortalaması çok iyiydi. Hatta sınıf listesinde üst sıralarda sayılırdı. Bir üst sınıfa geçmişti artık.
“Ben böyle devam ederim, hatta bu yıl birinci olmam lazım.“ demişti. Derslerine ilk iki hafta çok düzenli gitti. Sonra fakültenin tuvaletinde bir kızla tanıştı. Ceren, Selin’e tel tokasının olup olmadığını sormuştu ve orada sohbetleri başlamıştı. Birbirlerinin telefon numaralarını aldılar ve kahve içmek için sözleştiler. Selin, Ceren’in çok eğlenceli tam onun gibi biri olduğunu düşünüyordu ve onunla içten içe hemen buluşmak istedi.
Diğer gün fakültenin kantinin önünde Selin tost yerken Ceren’i gördü ve hemen ona seslendi. Ceren onu akşam kafeye davet etti. “Birkaç arkadaşım da orada olacak çok eğleniriz, onlarda tam benim gibi insanlar.” dedi.
Selin içten içe dersi kaçırmaması gerektiğini biliyordu ama bir günden ne olacak ki hem zaten bu ders o kadar da önemli değil diye düşündü ve Ceren’in teklifini hemen onayladı.
Akşam Selin gitti. Üç dört erkek, üç dört kız bir kafede oturuyorlardı. Selam verdi ve yanlarına geçti. Sohbet muhabbet her şey çok güzeldi Selin için. Kahkahalar havada uçuşuyordu. Diğer gün de buluştu aynı ekiple, bir sonra ki günde ve böyle birkaç akşam devam etti. Akşam kafede oturduktan sonra aynı ekip alkollü bir yere geçmek istediler, Selin bir düşündü. Ben böyle biri değilim ki daha önce hiç girmemişti öyle yerlere. Ama Ceren “Bir şey olmaz, sen içmezsin sadece yanımızda durursun.” deyince ikna etmişti onu.
Artık kafe yerine hep alkollü ve son ses müzikli yerlerde buluşuyorlardı. Sigara dumanından göz gözü görmüyordu. Selin artık tüm derslerini salmıştı. Gecenin bir yarısı eve geliyordu. Öğlene kadar uyuyordu, sonra tekrar hazırlanıp dışarı çıkıyordu. Artık hep Ceren’in evinde kalmaya başlamıştı. Kendi evine nadir gelip gidiyordu. Sadece kıyafet almak için eve uğruyordu. Bu uzun süre böyle devam etti.
Bir süre sonra Ceren’in bazı hareketleri Selin’i rahatsız etmeye başlamıştı. Sırf ortamları bozulmasın diye sesini çıkartmıyordu.
Bu rutin nereye kadar böyle gidecek, diye düşündü Selin. Kendisine verdiği sözler, o ortalamasından eser yoktu artık, normalde haftada bir kitap bitiren kız aylardır eline kitap almamıştı. Finallerine sadece iki gün kalmıştı ama o hiçbir şey bilmiyordu. Ailesine ne diyecekti. Hele hele o diğer yaptığı şeyleri duysalar kalpten giderdi hepsi.
Ben bu hale nasıl düştüm, şimdi ben ne yapacağım hayatımı, derslerimi nasıl toparlayacağım, diye sordu kendine Selin? Bir çıkar yolu arıyordu ama o neydi? Nereden, nasıl başlaması gerekiyordu?
Makaleler okumaya, blog sayfalarında gezmeye başlamıştı. Gözüne bir söz ilişti.
“İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri, en büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi; Aynada ki kişi.“
Bu sözü uzun uzun düşünmeye başladı Selin. “Evet, gerçekten de insanın en büyük dostu da düşmanı da kendisi...” diye mırıldandı. Kendisi zamanında çok çalıştı tüm bedelleri ödedi ve bölümünde üst sıralara girdi. Kendisi çalışıp çabalayıp bir sürü kitap okumuştu. Ve sonra kendisi kendi hayatını mahvetti…
Yeni kararlar verdi. Daha iyi olacağını bildiği yeni kararlar…
Zorlanacaktı çünkü kendisi her şeyi boşlamıştı.
Zorlanacaktı çünkü sınırlarını koruyamamıştı.
Zorlanacaktı çünkü kötü şeylerin karşısında net duramamıştı.
Ve unuttuğunu hatırlamaya çalıştı bir insan daha. Kendi yaradılışının tersine yüzdüğünü fark etti.
Ve unuttuğunu hatırlamaya çalıştı bir insan daha…
Aslında tüm öykü de bu değil miydi?
&
"İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri,
En büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi.
Aynadaki kişi...
Tek başına neler yapabileceğini keşfet!"
Yahya Hamurcu
Sık hatırlayanlardan olabilmek …
YanıtlaSilÇok etkili bir yazı olmuş, kaleminize sağlık... :)
YanıtlaSilEmeğinize sağlık🌸İnsanın dostuda düşmanıda kendisi…
YanıtlaSilÇok güzel bir yazı olmuş emeğinize sağlık... Bir yazı ile kendine gelebilen nice nice Selinler olsun İNŞALLAH 🤲🏻
YanıtlaSilAynadaki kişiyi tanıdıkça gerçeğe yaklaşmanın öyküsü..
YanıtlaSilAslında insan her sürecini kendisi dizayn ediyor. Varılan her yer aslında bizim seçimlerimizin sonu .. Elinize sağlık hakikaten dokunan bir yazı olmuş
YanıtlaSilÇok güzel bir yazı olmuş. Emeğinize sağlık. Sonunu çok güzel bağlamışsınız. Hayatın ve işin Özü…
YanıtlaSilİnsan neye yaklaşırsa bir süre sonra kendini yaklaştığı şeyi yaparken bulabiliyor.
YanıtlaSilİnsan kendi kendine yapıyor ne yapıyorsa. Emeğinize sağlık çok güzel bir yazı olmuş.. 🌸
YanıtlaSilTesekkurler 🙂
YanıtlaSilNe kadar da unutmaya meğilliyiz.. teşekkürler 🌿
YanıtlaSilİnsan seçimlerinin sonuçlarını yaşıyor ve evet düşmanı da dostu da aynadaki kişi.. kaleminize sağlık..
YanıtlaSilKaleminize sağlık, insan aynadaki kişiyle yüzleştiği vakit işler toparlanmaya başlıyor... :)
YanıtlaSilAslında hedeflerimizi rayından çıkaran önemsiz gördüğümüz seçimler
YanıtlaSilTam da blog adınıza uygun bir yazı okuduğumu düşündürdünüz ; bence insanın kendi deneyimi en kıymetlisi emeğinize sağlık ..
YanıtlaSil