Defne, biricik köyünün yazlarını ayrı seviyor kışlarını ayrı seviyordu. Köyünde, yazın bir sürü sebze ve meyveler olurdu… Bahçeden salatalık, domates, biber toplayıp kahvaltıya doğramak çok hoşuna giderdi. İkindi vakti olunca kabak koparıp akşama kabak yemeği pişirirdi. Köyde yediği kadar lezzetli bir kabak yemeğini hayatında hiçbir yerde yememişti. Sıcaktan bunalınca hemen dut ağacına çıkıp doyasıya dut yerdi... Hatta sonrası için biraz toplayıp, buzdolabına koyup bir de soğuk soğuk yerdi.
Köyde biraz sıkılsa yürüyüşe çıkardı. Köyün merkezinde Defne’nin babaannesinin evine çok yakın bir çay bahçesi vardı. İçinde kocaman bir göl onun da içinde ördekler vardı. Orda tanıdığı amcalara, dedelere selam vermeyi çok severdi. Sadık Amca’ya rastladı:
-Defne kızım hoş geldin. Mezun oldun mu?
Defne:
-Hoş buldum Sadık Amca. Evet, sınava girdim atama bekliyorum, hayırlısı olsun.
Sadık Amca:
-İyi iyi belki köyümüzde öğretmen olursun.
Sedef:
-Bakalım, neresi çıkarsa çıksın, çok güzel olacak eminim.
Çay bahçesini turlayıp dönerken yolda çocukluk arkadaşının annesini gördü:
-Aa nasılsın Fadime teyze?
Fadime teyze:
-İyiyim Defne’m, kocaman olmuşsun…
Defne:
-Evett, yakında öğretmen de olacağım.
Fadime teyze:
-Aysu’ya da söyledim öğretmenlik oku, diye dinlemedi beni.
Defne:
-Olsun Fadime teyze. O da ne güzel polis oldu.
Fadime teyze:
-Dur yeni topladım sana biraz erik vereyim…
Defne elinde erik yiyerek babaannesinin evine doğru yürüyordu. Eve yaklaşınca babaannesi çağırmaya başladı:
-Defnee! Kızım Defnee!
Defne:
-Efendim babaannee!
Babaanne:
-Aşağıda bak şişeler var, hadi kızım pınar başından bi su doldur da getir.
Defne:
-Tamam babaanneciğim.
Defne pınar başına gitmeyi çok sevmezdi aslında. Yolu çok engebeliydi. Ama sevmese de o pınar başından akan buz gibi suyu içince kendine geliyordu. Kocaman söğüt ağaçlarının altında biraz oturup rüzgârın ve akan suyun sesini dinlemek istedi. Aklında bir sürü düşünceler vardı tabii. En çok da köydeki insanların hiç sıkılmamaları dikkatini çekmişti. Çay bahçesinde kimsenin elinde telefon yoktu. Yolda yürüyen teyzelerin ellerinde bir sürü yük olmasına rağmen hiç suratları asık değildi. Babaannesine bakıyor, “Kadın sabah güneşten önce kalkıyor, bir sürü iş yapıyor bir kere of demiyor yaa!” diye düşündü. Evlerinin önünde oynayan çocuklar “Televizyon izlemek istiyorum.” diye ağlamıyordu. Defne bir hayli şaşkındı. Niye mi? Çünkü şehirde karşılaştığı hiç kimse böyle değildi. İnsanlar mutsuz, ellerinde hapsoldukları bir ekran, trafikte herkes sinirli…
Acaba niye böyle bir fark var, diye düşündü karşısındaki yaşlı çınar ağacını izlerken:
İnsan ne kadar üretimde olursa, ne kadar gerçeğe uyumlu yaşarsa o kadar hayattan aldığı keyif yüksek olur. Hayattan aldığı keyif oranı yüksek olan kişi, boş boş otururken de çok mutludur. Temizliğini yaparken de, yemeğini pişirirken de, gazetesini okurken de hatta halıdaki desenleri izlerken de… Peki nedir bu küçük ama etkisi büyük üretimler?
• Sabah yataktan kalkar kalkmaz bir işe koyulmak…
• Yemekten yarım saat önce yapılan bir yürüyüş…
• İş yerine girer girmez kahve içmek yerine ufak da olsa bir dosyayı halletmek…
• İşten eve gelir gelmez ufacık da olsa bir eşyayı yerine koymak…
• Gece yatmadan önce telefonda vakit geçirmek yerine günü üretimle kapatmak…
İşte bu küçük hareketler bir süreklilik kazandığında insan daha fazlasını yapmak için de motive olmaya başlar. Çünkü insanın ürettikçe üretesi, tükettikçe tüketesi gelir. Bu yüzden güne nasıl başladığımız ve günü nasıl bitirdiğimiz çok önemlidir. Çünkü her bitiriş bir sonraki sürecin başlangıcını dizayn eder. Yani gündüzün verimliliğini arttıran şey gecenin nasıl geçtiğidir. Üretimi tüketiminden fazla olan;
• Her insan
• Her aile
• Her iş yeri
• Her ülke
Dününden daha mutlu ve başarılı olmaya başlar
…&
"İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri,
En büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi.
Aynadaki kişi...
Tek başına neler yapabileceğini keşfet!"
Yahya Hamurcu
Üretimimizi tüketiminden fazla yapmaya çalıştığımız günlere uyanmak ve bunu yapmayı hep hatırlamak umuduyla… vaktinize sağlık…
YanıtlaSilStratejiler çok iyi 👍🏻
YanıtlaSilOkurken içim ısındı ne kadar güzel stratejilerrr
YanıtlaSilÇok güzel bir yazı olmuş. Emeğinize sağlık
YanıtlaSilÜretimlerimizi arttırıp tüketimlerimizi planlayabilmek dileğiyle ... elinize sağlık 🎀
YanıtlaSilKaleminize sağlık güzel stratejiler vermişsiniz…
YanıtlaSilÜretimde olmak ve üretimde kalmak…
Basit ama çok önemli ip uçlarınız için teşekkürler🌹
Ne güzel anlatmışsınız, gerçekten üretim ile başlayınca insanın işi çabucak bitiyor. Kaleminize sağlık :)
YanıtlaSilÜretimde olmak, beraberinde üretimde kalmayı sağlıyor
YanıtlaSilİnsanın kalkıp hareket edesi geliyor... Ne kadar motive edici bir yazı olmuş... Çok teşekkürler
YanıtlaSilİnsanın ürettikçe üretesi, tükettikçe tüketesi gelir...
YanıtlaSilÇok öğretici bir kalem olmuş. İnsan ürettikçe aktif kalır. İşleyen demir pas tutmaz.
YanıtlaSilİnsan ne kadar gerçeğe uyumlu yaşarsa hayattan keyif alır... Elinize sağlık çok kıymetli stratejiler vermişsiniz ..
YanıtlaSilDeğerini bilemediğimiz şeylerden birisi “boş zaman”ne yazık ki
YanıtlaSilumarım bunun bilinciyle şehir koşturmacasında üretime daha çok yer açmak dileğiyle;emeğinize sağlık
Eskiden babaannem şöyle derdi kızım insanın işi olunca derdi olmazmış, yazıyı okuyunca o geldi aklıma gerçekten de insan iş yaptıkça yapası gelir. Elinize sağlık çok güzel bir yazı olmuş
YanıtlaSil