Dilek iş çıkışı pazara uğrayıp alışverişini yapmaya karar verdi. Akşam için yemeği yoktu. Şöyle hızlı bir pazar gezisi, hem günün iş stresine de iyi gelecekti. Bugün iş yerinde epey yorulmuştu. Çocukluğundan beri pazarda dolaşmayı çok severdi. Tezgâhlara sıradan bakarken balıkçıların sesini duydu:
“Gel ablacığım palamudun tazesi burada…”
Dilek’in gözleri parladı. Balık sezonunun açıldığını fark etmemişti, çok mutlu oldu. Hazırlaması, pişirmesi zor olsa da hakkını verince sonuç çok güzel oluyordu. İnsanın emek verdiği her şey değerleniyordu.
Hemen balığını, salata malzemelerini aldı ve evin yolunu tuttu.
Eve geldiğinde kapıyı kızı açtı ve hemen sordu:
“Anne ne yemek yapacaksın? Karnım çok acıktı.”
Annesi gülerek:
“Sana da merhaba kızım. Al bakayım şu poşetleri akşama ziyafet var, palamut aldım.”
Kızı yüzünü ekşiterek:
“Ne! Palamut mu? Anne ben yemem ki onu!”
Dilek çok kızdı ama kızına sadece ters bir bakış atmakla yetindi. Üstünü değiştirip, elini yüzünü yıkadı ve hemen mutfağa girdi. Kısa bir zaman sonra kapıdan gelen anahtar sesini duyan kızı kapıya koştu ve babasına:
“Canım babammmm hoş geldinnn…”
Babası:
“Hoş bulduk güzel kızım. Nasıl geçti günün bakalım?”
Kızı:
“Valla babacığım okul iyiydi de mutfak için aynı şeyi söyleyemem.”
Babası:
“Neden ne oldu ki?”
Kızı somurtarak:
“Annem balık almış, onu yapıyor. Ben yemiyorum ki. Bana dışarıdan yemek söyler misin?”
Babası:
“Bak şimdi! Annen kızacak. Mis gibi yemek kızım. Hem çok faydalı hem de ne kadar zahmetli, kadıncağız o kadar uğraşacak. Neyse sen siparişini ver. Hallederiz. Ama annene çaktırma.”
Kızı:
“Aslan babammm…”
Dila tatlı diliyle tam babasının kızıydı. Ne zaman istemediği bir şey olsa, babasını bir şekilde ikna eder, istediğine ulaşırdı. Bunu yapmayı 3 yaşında öğrenmiş, şimdilerde lise son sınıf öğrencisi bir ergen olarak neredeyse hiç çaba sarf etmiyor, ustalıkla yapıyordu.
Sofra hazırlanmış. Mutfaktan mis gibi kokular yükselmeye başlamıştı bile. Salatanın limonu ve yağını da koyunca tamamdı. Rokaya her zaman ayrı tabak yapar üstüne de limonunu sıkardı Dilek, yine öyle yaptı. “Gel kızım ekmeği kes de sofraya götür, ben de balıkları getiriyorum. Sen ne yiyorsun bakayım?” diye seslendi. Kızı “Hiiiç!” diye cevap verdi. Baba “Kızma kızma hatun, çocuk balık sevmiyor diye ona yemek sipariş ettik. Kızım git ye yemeğini sen, ekmeği ben keserim.” dedi.
Dilek üzülerek “E aşk olsun hayatım, bu kızın her istediğini yapmaya devam et sen, sonra çok üzüleceğiz ama iş işten geçmiş olacak.” dedi.
Dilek son posta balıkları pişirirken Dila’nın doğumundan bu yana hayatı gözünün önünden geçti. Dila çocukken de yemek seçerdi. Hatta yemek seçmenin de ötesinde sadece cips olunca yiyor, olmayınca ortalığı ayağa kaldırıyordu. Bir kere komşunun çocuğunun elinde görmüş, Dilek yemesini istemese de babası “Yesin çocuk canı çekmiştir şimdi.” demişti ve sonra da eve paket paket cips almaya başlamıştı, yeter ki kızı ağlamasın, mutsuz olmasındı. Ne istese eşiyle hep zıt kararlar almışlardı. Ya da eşi kızına kıyamadığı için aynı fikirde görünüp, sonra yine kızının isteğini yerine getiriyordu. Çünkü biricik kızının üzülmesine dayanamıyordu.
Cipslerle başlayan öykü, sadece yemekle ilgili sorunlara sebep olmamıştı. Dila sağlıklı beslenmediği için tüm ergenliği boyunca cildiyle ilgili problemler yaşamış ve yaşamaya da devam ediyordu. Gitmedikleri doktor, kullanmadıkları ilaç kalmamıştı. Hepsi geçici olarak çözüm olsa da bedenini içeriden sağlıklı hale getiremedikçe, bu böyle sürüp gidecekti. Üstelik genç kız olduğu için de bu görüntü onu çok rahatsız ediyor, cildine bir sürü kapatıcı kozmetik ürün sürüyordu. Bu ürünler havasız bıraktığı için cildi yine bozuluyor, yine doktorlar, yine ilaçlar, yine kremler… Aynı döngü bir türlü bitmiyordu. Babası kızına kıyamaya kıyamaya, farkında olmadan kızına zarar vermeye başlamıştı. Sadece istediklerini yapıyor, neye ihtiyacı olduğunu düşünmüyordu. “Bize yapmadılar hatun, biz çocuğumuzun istediklerini eksik etmeyelim.” cümlesi evde bir slogan haline gelmişti, tıpkı günümüzdeki pek çok evde olduğu gibi…
İnsanoğlu önce kendisinin sonra da çevresinin ihtiyaçlarına odaklanabilmeli. Ama bu konuda çok zorlanıyor. Neden? Çünkü istekleri yerine getirmek çok kolay. İstediğimi ya da karşı tarafın istediğini yapınca anında yüzlerde kocaman bir gülümseme. Anda bir gülümseme oluyor olmasına da toplamda da aynı gülümsemeyi görebilsek daha iyi olmaz mıydı? Toplama baktığımızda gülümsemeler biraz buruk, biraz da soluk oluyor. Arkasından da “Keşke” ile başlayan cümleler takip ediyor.
Anı kurtarmak kolay, zor olan karşımızdakinin isteğini değil, ihtiyacını deşifre edebilmek. Çünkü ihtiyacı anlayabilmek için karşımızdaki insanı anlamak, zihnen mesai yapmak gerekiyor. Bu mesaide emek istiyor. O emeği verebildiğimizde hayatta kendimiz, çevremiz hatta hiç tanımadığımız, dünyanın bir ucunda yaşayan başka insanların da ihtiyacını görebilir, duyabilir, hissedebiliriz.
Bir palamudu pişirmek bile emek isterken, insanı hayatı için, evladı için, çevresi için, insanlık için emek vermesine değmez mi?
Hadi bu zihin egzersizine hemen şimdi kendimizden başlayalım!
Bu hayatta her istek bir ihtiyaç olabilir mi? İnsanı nasıl yetiştireceğiz? İsteklerine göre mi ihtiyaçlarına göre mi? Anlık olarak istekleri yapmak mı daha iyi gelir insana toplamda ihtiyacı olan şeyi yapmak mı?
&
Deneyimsel Tasarım Öğretisi tutarlı, uygulanabilir, anlaşılabilir, faydalı bilgilerle hayatımızı kolaylaştırmamızı sağlar. Bu bilgilerle insan ailesiyle, arkadaşlarıyla çocuğuyla nasıl daha iyi bir ilişki kurabilir, eşiyle nasıl mutlu olabilir, patronuyla iş arkadaşıyla, müşterisiyle nasıl daha etkili bir iletişim kurabiliri öğrenir.
İnsanlık olarak ortak sorunumuz istekleri ihtiyaç gibi görmek. İhtiyaçlarımızı doğru deşifre edip harekete geçenlerden oluruz umarım :) Kaleminize sağlık.
İstek mi, ihtiyaç mı? İşte insanı tüketimden geri çevirebilecek aynı zamanda marifetlendirecek deşifre edilecek en önemli nokta... Emeklerinize sağlık.
İnsanlık olarak ortak sorunumuz istekleri ihtiyaç gibi görmek. İhtiyaçlarımızı doğru deşifre edip harekete geçenlerden oluruz umarım :) Kaleminize sağlık.
YanıtlaSilHayatın taa içinden bir yazı olmuş:) ah şu çocuklarına kıyamazken kıyan babalar yok mu😅 iyi ki varlar:)
YanıtlaSilAnne baba tutarsızlığının nerelere varacağını düşünmek bile istemiyorum 🫣
YanıtlaSilEllerinize sağlık ☘️ istek ve ihtiyaç arasındaki farkı fark edip ihtiyaç giderenlerden oluruz inş 😊
YanıtlaSilİstek mi, ihtiyaç mı? İşte insanı tüketimden geri çevirebilecek aynı zamanda marifetlendirecek deşifre edilecek en önemli nokta... Emeklerinize sağlık.
YanıtlaSilistekleri değil ihtiyaçları gideren olmak dileği ile.. kaleminize sağlık..
YanıtlaSilEllerinize sağlık☺️
YanıtlaSil:)👏
YanıtlaSilBilinç açan bir yazı olmuş emeğinize sağlık
YanıtlaSilEmeğinize sağlık çoğu evde yaşanan ahvallerimiz... Doğru yerlerde doğru şekilde zihin mesaisi yapabilmek dileğiyle...
YanıtlaSilBilinç açan bir yazı olmuş emeğinize sağlık :)
YanıtlaSil