Gözünü yeni açmış bir kahve yapmıştı, sabah erkenden kalkmış kocasına zor bela kahvaltısını hazırlamış onu işe gönderir göndermez tekrar yatmıştı. Ev dağınık, kahvaltı sofrası hala masada, rengi koyulaşmış peynir burnunun ucundaydı derken zil çaldı gözlerini yukarı devirdi. Aysun başından iki göğsünün arasına inen ateşle dilinin ucunda “Yine geldi…” sesi yükseldi gelen kaynanasıydı.
Yapmacık bir gülümsemeyle geçerli olmayan bir sebeple içeri girdi. Aysun’a marketten aldığı ürünü göstererek “Marketten temizleyici aldım, sen de merak edersin diye getirdim, benimkinden dök kovana biraz. Daha yeni mi kalktın? dedi.
Aysun delirmek üzereydi. Evleneli ne kadar olmuştu, bu kadın her gün geliyordu. Eşinden çekindiği ve tartışmalarına bir yenisi daha eklenmemesi için güler yüzlü davranıyor, hürmet gösteriyordu. Kaynanasını seviyormuş gibi görünüyor evinde ne gördüyse ne konuşulduysam kim geldiyse hemen oğluna anlatıyordu. Sanki bunları kendisi yapmıyormuş gibi gayet samimi davranıyordu. Aysun safça olan bitenini anlatıyor kaynanası ile dertleşiyordu. Sabah gülücüklerle gönderdiği eşi akşam suratı asık ve sinirli geliyordu Aysun olan biteni çok sonra anladı:
Sınır koyamadığı ve yaptığı her ikramın artık onun verdiği tavizler olduğunu çok sonra anladı.
Her şeyin birbirine girdiği çözülmediği o dönem annesi, kayınvalidesi, eşi üç koldan sıkıştırıyordu. Aysun’un annesi yıllardır hastaydı ve yılın üçte birini ortalama hastanede geçirirdi ve durumu daha da ağırlaşmıştı. Kimse memnun değil ve herkes şikayetçiydi Aysun’da kimseyi memnun edemiyorum, diye düşünüyordu. Kocası, annesi ve kaynanası sanki herkes bir parçasını alıyor gibiydi. Herkes Aysun ‘dan ilgi istiyordu.
Aysun evliliğinin çıraklığındaydı. Yemek, temizlik hem kendi evine hem annesine koşturuyordu. Aysun’un sekiz ay koşturmacası annesinin ölümüyle tokat gibi yüzüne çarpmıştı. Vedalaşamamıştı bile. Annesinin acısı kendisine yapılanlar, söylenenler, değersizlik hissi de eklenince sanki hayat enerjisi neşesi bitmişti.
Her şey de nasıl üst üste geliyordu. Daha acısını yaşayamadan eşinin sürekli ona ailesi konusunda baskı yapması. Tartışmalarının ana gündem konusu da çat kapı gelen ailesiydi. Birgün kayınvalidesine “Gelmeden önce aramalısınız bazen ben müsait olamayabiliyorum.” dediğinde herkese soğuk bir duş etkisi yaratmıştı. Bu kadar insanı karşısına almak büyük tartışmalara yol açsa da çevresindeki insanlara hayır diyebilmek de Aysun için hiç kolay olmamıştı.
En çok da eşinin söylediği “Şu haline bak!” derken ki yüzünün hali, hatırladıkça ağladı ağladı… Aynadaki haline baktı başkalarıyla uğraşmaktan kendini unutmuştu, ne yapacaktı, nasıl yapacaktı? Bu hayattaki amacı neydi?
Önce değişime kendinden başladı saçına başına çekidüzen verdi. Her gün erken kalkıyor işlerini hallediyor ve kendine vakit ayırıyordu. Birçok uğraş buldu kendine. Hayatına yavaş yavaş çekidüzen vermeye başladı. Uğraşı olan insan çekicidir. Meşguliyeti arttıkça onların sözleri onu eskisi kadar incitmiyordu. Aysun’daki bu değişim hem eşinin hem de ailesinin dikkatini çekiyordu. Geldiklerinde hürmetli davranması, saygılı olması sınırlarını belirlemişti. Zaman almıştı bu ama zaman gerçekten yanaydı ve gerçek hakkını almıştı her iki taraf hakkından razıydı…
"İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri,
En büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi.
Aynadaki kişi...
Tek başına neler yapabileceğini keşfet!"
Yahya Hamurcu
Hayatımızdaki ilişkilerimizi dengeye getirmenin önemini anlatan bu yazı için teşekkür ederim. Sınırlarımızı belirleyebiliriz umarım...
YanıtlaSilKaleminize sağlık hocam, çok samimi bir yazı olmuş 😊🌸
YanıtlaSilVererek ve "evet" diyerek karşı tarafı memnun edeceğini zannetti insan.. kaleminize sağlık..
YanıtlaSilAhhh Aysun... Önce üzdün, sonra yüzümüzde güller açtı :) Darısı kısır döngüde diğerlerinin başına.
YanıtlaSilYeni evlenenlere evleneceklere ne faydalı tavsiyeler bunlar...
YanıtlaSilTesekkurler 🥰
Zaman hakikatten yana çok şükür 🤲
YanıtlaSilİnsanın meşguliyeti arttıkça müşgülü de azalıyor.
YanıtlaSilİnsan iyi biri olmayı hayır dememekle özleştiriyor. Buda taviz vermesine neden oluyor. İnsan önce kendini tanımalı altın anahtar bu bence
YanıtlaSilNefesimi tuttum da okudum. :) halden anlamak kadar haline uygun bir konumda olmak ve toparlanmak çok önemli. Teşekkürler
YanıtlaSil🥲
YanıtlaSilİnsanoğlu kendini herşeye “evet” diyerel karşıya beğendirmeye çalıştığı sürece ne yazıkki mutlu olamıyor. Çok güzel bir yazı kaleminize sağlık:)
YanıtlaSilÇok samimi ve içten bir yazı olmuş, emeğinize sağlık🌸
YanıtlaSilO kadar gerçekçi hayatın içinden.. içimde hissettim yaşananları.. gerçek bir hayattan alınmış olmalıı
YanıtlaSilEmeğinize sağlık... Çok güzel insan kendini buluyor...
YanıtlaSilÇevremizdeki insanlara sınırlarımızı nasıl belirleyeceğiz? Annemize, kocamiza, kayinvaldemize, komsumuza işin en neticesinde insan sınırını bilmeyince neler oluyor, hangi iletişim kazalarına sebebiyet veriyor.
YanıtlaSilGelin ve kayınvalide.
Bu ilişki nasıl yürüyecek.
İşler nasıl dönüyor...
Peki şimdi ne yapacağız? Sorularının cevapları. Kaleminize sağlık
Herkesin yaşayabileceği bir öykü... Umarım öğrenenlerden oluruz. :)
YanıtlaSilÇok güzel ve sammi bir yazı olmuş.
YanıtlaSil