Annem Değilsin!


"Sen benim annem değilsin, git buradan!" diye bağırıyordu küçük çocuk. Herkesin içinde, annesine ağzına geleni söylüyordu. Henüz 9 yaşındaydı ama davranışları hiç de yaşına göre değildi. Daha çok saygısızca, kendinde değilmiş gibi hareketleri vardı. Mağazadaki müşteriler bir yandan ürünlere bakıyor bir yandan da olanları izliyorlardı. 
"Ben bu oyundan değil, 13 yaş için olanı istiyordum. Bana hala çocuklar için olan oyunları alıyorsun!" diyordu. "Sana kaç kere söyledim. İstemiyorummmmm! Artık istemiyorummmmm!" 
                                                                                     


"Tamam oğlum, şimdi eve gidelim, tekrar geliriz değiştirmek için" dese de annesi, Mert'i sakinleştiremiyordu. Sakinleşemedikçe daha çok sinirleniyor, sinirlendikçe de tekrar duyguları harekete geçiyordu. Annesinin yanlış oyun aldığı aklına geliyor, kaybettiği zamanı düşünüyordu. Artık onu sadece duyguları yönetiyordu. Bir süre sonra mağaza görevlisi yanlarına gelmek zorunda kaldı. 

Nevin, "Yeni nesil böyle işte, kendilerini böyle ifade ediyorlar. Duygularını içlerinde saklamıyorlar." diye açıklama yaptı görevliye. Bir yandan da Mert'in yere attığı çantayı alıp, içinden dökülen eşyaları topladı. Mert, görevliyi gördüğü anda süt dökmüş kediye dönüştü. Nevin de toparlandıktan sonra oradan ayrıldılar.

Normalde etrafına saygılı bir çocuktu Mert. Her şey annesi ile babasının ayrılmasından sonra başlamıştı. Hafta sonu buluşmalarında babası her dediğini alıyor, her istediğini yapıyordu. İlk zamanlar bu Nevin'in hoşuna gitmişti. "Babası ne güzel ilgileniyor." diye düşünmüştü. Ama gün geçtikçe Mert'in saygısı azalmış, annesine kötü davranmaya başlamıştı.

Çevresindekiler "9 yaş sendromu" deyip idare etmesini istiyorlardı. Fakat son zamanlarda artık idare edilebilecek gibi değildi. Gittikleri her ortamda annesini bozuyor, konuşma yanlışlarını düzeltiyordu. Annesi ne yapsa, ne alsa beğenmiyordu. Nevin artık baş edemeyeceğini anlayıp abisini eve davet etti. Kendisi gibi Mert de dayısını çok severdi. Yol yakınken bir şeyler yapılması gerekiyordu.

                                                                                    

Samed dayı Nevin’in mutsuzluğunu kapıyı açar açmaz suratından anlamıştı. Evlenirken mutluluğuna destek olduğu kardeşini böyle görmek içine dokunmuştu. Kahvesini yudumlarken Mert'i de etrafta görememişti. Bu odadan çıkmama halleri son zamanlarda çok sık yaşanıyordu. Özellikle yaz tatiline girdiklerinden beri de kontrol edilemez hale gelmişti. Tüm gün bilgisayar başında oyun oynuyordu. Artık yemeklerini de odasında yiyor, annesiyle sadece istekleri doğrultusunda görüşüyordu. 

Samed Dayı'nın tam 3 tane oğlu vardı. Bu yollardan 3 defa geçmiş denilebilirdi. En küçük oğlunun yaşı da Mert'e yakındı. Bu yüzden deneyim transferi yapmak artık şart olmuştu. "Yarın sabah dükkana gönder, ben icabına bakacağım" dedi, kahvesini bitirirken. Nevin bu konuşmadan sonra Mert'in babasını arayıp, durumu detayıyla anlatmıştı. O da Nevin'i onaylamış, Mert ile konuşmak için telefonu kapatmıştı. 

Sabah huysuz bir şekilde kalkıverdi Mert. Samed Dayı'yı severdi ama oyunlardan ayrılmak da canını sıkmıştı. Dayısı aşağıda bekliyordu, mecburen gidilecekti. Dükkana gittiğinde, dayısı eline süpürge sopasını vermiş, yeri işaret etmişti. O kadar canı yapmak istemiyordu ki küçücük dükkanı 1 saatte anca süpürmüştü. Sıra makina parçalarının tozunu almaya gelmişti. Dayısı durmadan iş veriyor, nefes aldırmıyordu. Telefonu da elinden almışlardı, artık oyalanacak bir şeyi kalmamıştı

Akşam Nevin kapıyı açtığında ekşimiş bir suratla karşılaştı. Önce ayakkabılarını fırlattı sonra kapıyı çarpıp kendisini odaya kapattı. O kadar yorgundu ki, bilgisayarın tuşuna bile basacak hali yoktu. Akşam yemeği yemeden yatağın üstünde sızıvermişti. İlk birkaç gün surat ekşiterek gitse de sonraki günler işler değişmeye başlıyordu. 
                                       

Henüz 1 hafta olmamıştı ki annesi kapıyı açtığında sarılmış, yemekte "eline sağlık" demişti. O haftanın pazar günü de dayısı Mert'in peşini bırakmamıştı. Bu defa genel temizliğe çağırmış, pazar tatili yanmıştı. 2. hafta annesine teşekkür etmeyi yeniden öğrenmiş, sonraki gün de aldığı harçlıkla eve mevye getirmişti. 2. pazar günü de tatil yapamamış, dayısı kalan işler için yeniden çağırmıştı. 3. hafta akşam yemekten sonra artık çayları Mert demliyordu. İş yerinde öğrendiklerini annesine göstermek istiyordu belli ki. Balkonda annesiyle sohbet ediyor içeri pek geçmiyordu. 3. hafta da bu kez babası gelmiş, Mert ile araba yıkamaya koyulmuşlardı. Sonra da birlikte bilgisayarı toplamışlar, tüm yazı Samed Dayı ile geçirme kararı almışlardı. 

Nevin, çözümün tüketimde değil de üretimde olduğunu anlamıştı. Mert, sabahları erkenden kalkıp güne üretimle başlıyordu. Akşamları tüketim yapmak aklına gelmiyordu. O kadar yorgun oluyordu ki tek istediği uyumak oluyordu. Her şey nasıl başladıysa öyle gidiyordu. Mert, tüketime daldığı zamanlarda dış dünyadan da uzaklaşmıştı. Okul arkadaşlarıyla da görüşmeyi kesmişti. Adeta kendi isteklerinin esiri olmuş gibiydi. Şimdiyse artık kendisi isteklerini yönetiyordu. Hemen duyguları aktifleşmiyordu, eski özlenen Mert'e hem de daha iyisine dönüşmüştü. Nevin ise oğlunun geçirdiği dönüşümü hayretler içinde izliyordu. 
  

    &

 Deneyimsel Tasarım Öğretisi tutarlı, uygulanabilir, anlaşılabilir, faydalı bilgilerle hayatımızı kolaylaştırmamızı sağlar. Bu bilgilerle insan ailesiyle, arkadaşlarıyla çocuğuyla nasıl daha iyi bir ilişki kurabilir, eşiyle nasıl mutlu olabilir, patronuyla iş arkadaşıyla, müşterisiyle nasıl daha etkili bir iletişim kurabiliri öğrenir.


"İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri, 

En büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi. 

Aynadaki kişi...

Tek başına neler yapabileceğini keşfet!" 

Yahya Hamurcu






Yorumlar

  1. Mert toparlandıkça içimi bir huzur kapladı😊
    Üretimle başlayan her gün insanı daha iyi birine dönüştürüyor ve bu dönüşüm aslında küçücük adımlarda gizli…
    Kaleminize sağlık hocam 🌸

    YanıtlaSil
  2. İnsan ne zaman ki kolu yerinden kalkmaz hale gelir işte o zaman anlaşılmalı ki artık eskisinden daha çok bir şeyler izliyor, daha çok yemek yiyip içiyor ve aşırılığa gidiyor aslında. O yüzden ne zaman ki insanı hep üretmekle başbaşa bırakırsan işte o zaman nefsi daha çok üretmek isteyecek. Bu güzel yazı için emeği geçenlere teşekkürler.✨️

    YanıtlaSil
  3. Nurcan Küçüksöz27 Temmuz 2024 02:40

    Ellerinize sağlık:)
    Bu dönem çoğunluğun karşılaştığı bir durum, harekette bereket vardır, özellikle hedefe yönelik olunca insanın şifası.
    Sevgiler 🤍

    YanıtlaSil
  4. Bedel o kadar kıymetli ki hayatımızda öyle kilit bir nokta ki, dengeyi kurabilmek çok önemli. Gereken yerde bedelimizi ödeyip gereken yerde de bedeli ödetebilenlerden olalım 🌸

    YanıtlaSil
  5. Tüketimden üretime geçiş yolculuğu ne kadar güzel anlatılmış, tüm çocuklarımıza ve büyüklerimize örnek olsun inşallah. HY

    YanıtlaSil
  6. Bağımlılıklarda otorite nasıl sağlanır ile ilgili çok hoş bir yazı, emeklerinize sağlık

    YanıtlaSil
  7. Bedelsiz çocukların ahvali… yetiştirmenin yolu bedelden geçiyor

    YanıtlaSil
  8. Çalışmak üretmek insanın şifası, ne de iyi geliyor...ellerinize sağlık

    YanıtlaSil
  9. Bir insanı nasıl canavara dönüştürüp nasıl hal den anlar hale getirilir çok güzeldi.

    YanıtlaSil
  10. İnsan maliyet yükseldiğinde deneyim transferi yapmak zorunda. İnsan yetiştirmede risk alamazsin

    YanıtlaSil
  11. Her eve lazım böyle dayı :)
    İnsanı mutlu eden tüketimleri değil, üretimleridir...

    YanıtlaSil
  12. İnsan problemlerinin gerçek çözümüne ulaşabildiğinde ancak mutlu olabiliyor. Yüzü gülmeye başlıyor. Ancak insan mutluluğu eğlendiricilerde aradığında yanılıyor….

    YanıtlaSil
  13. Bu ne güzel bir yazı olmuş... Çok çok teşekkür ederim..

    YanıtlaSil
  14. Bedelin gözünü seveyim... Nimet nimet :)

    YanıtlaSil
  15. Bedelin gözünü seveyim... Nimet nimet :)

    YanıtlaSil
  16. İnsanı toparlayan en iyi ilaç üretimden geçmekte olduğunu ve bu ilacın her yaşta etkili olduğunu görüyoruz elinize sağlık🥰

    YanıtlaSil
  17. İnsanın dengeye gelmesi her ilişki evresinde en önemli noktalardan

    YanıtlaSil
  18. Günümüzde dengeler o kadar bozuldu ki insanoğlu nerde kime nasıl tepki vermeli bilmiyor. Doğru çözümü de arıyorlar mı emin değilim...

    YanıtlaSil
  19. Çocuk aslında gerçekliğe e kadar çabuk tepki veriyor değil mi. Hemencecik dönüşüveriyor. Sadece o dönüşüme cesaretimiz olmadığı için çocukların bozulmasını izlemek ne acı. Kanayan yaraya parmak basmışsınız, emeklerinize sağlık.

    YanıtlaSil
  20. Ne zaman böyle Mert gibi bir çocuk görsem, Samet Dayı damarım kabarıyor. İçimden diyorum ki; 'Sen yavrucağı bana ver. Bir de 1 ay süre ver. Bak nasıl mum gibi oluyor. Ama annem de annem diye yanan' :) inşaALLAH tabi...

    Birçok kişinin bamteline dokundunuz. Emeğinize sağlık

    YanıtlaSil
  21. Cami avlusuna bırakmadan önce okunması gereken bir yazı 😊
    Emeklerinize sağlık 🌸

    YanıtlaSil
  22. Oysa hep tersini gerçek sandık

    YanıtlaSil
  23. İnsan yetiştirmek ne kıymetli ve ilim olmadan ne zor...
    Teşekkürler :)

    YanıtlaSil
  24. İşte her eve net duruşlu bir dayı, amca lazım :)

    YanıtlaSil
  25. Ne kadarda tanıdık bir hikaye:) sanki bizim evde yaşanılanları anlatmışsınız. Üretim bedel insanı toparlıyor başka yolu yok insanoğlunun toparlanması için

    YanıtlaSil
  26. Ne güzel bir yazı üretime ve bedelle teşvik ediyor. Elinize emeğinize sağlık. 🌸

    YanıtlaSil
  27. Mertler ve Nevinler o kadar çok ki hayatta. Yaş sendromşarıyla normalleştirilen bu durumların çözümü de yanıbaşlarında aslında. Sadece kafalarını çevirip karşı tarafa bakmaları yeterli. Tüketimden geri çekilip üretime bir göz kırpmak😉

    YanıtlaSil
  28. Üretimde olmak, bedel ödemek nasıl da insanı toparlıyor. Çocuklara eskiden olduğu gibi nefes aldırmamak ve hep bir şeyler ürettirmek nasıl da iyi geliyor boş işlerden uzaklaşmaya... Kaleminize sağlık... :)

    YanıtlaSil
  29. Ah ah her şeyi yapan biz anneleriz. Bir çocuğu yetiştirmekte, büyütmekte bizim elimizde. Yeterki farkına varıp YETİŞTİRENLERDEN olalım. Çok güzel bir yazı elinize sağlık.

    YanıtlaSil
  30. Emeğiminize sağlık

    YanıtlaSil
  31. Üretim her derde deva 🌸🌸

    YanıtlaSil
  32. Çalışmak enayilik, işi bil işe gitme, kısa yoldan köşe dönmek…. Ne çok düşünce ekilmiş zihnimize. Oysa aslolan işe yaratan çalışmak. Çalışan demir pas tutmaz… pas tutan demir annem değilsin der. Aslında çok net bir matematik 🍃 ağzınıza sağlık

    YanıtlaSil
  33. Bu güzel yazı için teşekkür ederim 🍉🪷

    YanıtlaSil
  34. Çocuk nasıl yetiştirilir? Nasıl bozulur ve nasıl toparlanır? Sorularının cevabını veren güzel bir yazı olmuş, ellerinize sağlık hocam🤍

    YanıtlaSil
  35. Ne kadar tanıdık kalemimize sağlık

    YanıtlaSil
  36. ne kadar da her anne babanın okuması ve fark etmesi gereken bir deneyim olmuş.. emeğinize sağlık..

    YanıtlaSil
  37. İnsanları yetiştirmek ne kadar kıymetli. Küçük yaşta üretime aliştırıp sevdirerek hayata güzel adımlarla başlatmış. Her insanın şifası, bedel..

    YanıtlaSil

Yorum Gönder