“Tüm ömrümü bu yatakta geçirebilirim ve hiç sıkılmam valla!” diye düşünüp kafasına kadar çekti yorganı. “Oh ne ala!” dedi. Hiçbir yere gitme telaşı, zorunluluğu yoktu. İşten ayrılalı neredeyse 3 ay olmuştu. Gece boyu oturduğu koltuktan kah telefonuna, kah televizyona bakıyordu. Olduğu yerde uyuyakalıp bazen sabaha karşı geçiyordu yatağa. Günlerce evden çıkmıyordu. İnternet sağ olsun tüm alışverişini yapıyordu kolayca. Yemeğe çok düşkün değildi zaten. Donmuş bir şeyler olurdu hep buzlukta. Çok acıktıysa mikrodalgaya at, hop 5 dakika sonra yemek hazır işte! Olmadı döner, burger bir şeyler sipariş ederdi. Arada yumurta, makarna yaptığı da oluyordu tabi ki ama öyle uzun boylu yemek pişirmiyordu. Ne de olsa tek kişiydi. Bitmiyordu pişen yemek. Hem dışarıdan söylemek çok daha uyguna geliyordu.
Huzursuzluk içinde zihni bir düşünceden diğerine geçiyordu. Dolapta kullanmadığım ayakkabılarım gibi diye düşündü. 3 sezon önce aldığı canım gülüm botlar öyle durdukları yerde çatlamışlardı. Giymek için eline aldığında derileri dökülmüştü. Oysa ne kadar tutarlı dedi içinden kullanmayınca bozuluyor tıpkı eskiden kurbağa heykelinin ağzında akan su ile devir daim olan süs havuzun içinde yosun tutmuş su birikintisi gibi.
Bir anda ürperdi. Her şey bu kadar tutarlı ise ya kendisi! Son 3 aydır ne yapıyordu kendine? Gün geçtikçe kimseyle görüşesi de kalmamıştı. ”Ben de mi bozuluyorum?” dedi. Gözünün önünden resimler akıp geçiyordu, çocukluğundaki deli Emine. O cumbalı evinden çıkmadan bekliyordu sevdiceğini. Ya herkese çıkışan Nejata ne demeli. Adam önceleri denizciymiş. Bir kaza olmuş da sonra hiç denize açılmamış. İçi karardı hafif bir panik duygusuyla. ”Bu kadar tutarlı ise yol yakınken dönmeli.” diye geçirdi içinden Ela.
”Tamam da nasıl? Önce şu evi toplayarak bir başlayayım.” dedi kendi kendine. Evi topladıkça kafasını topluyordu bir yandan. Böyle bütün gün evde oturup, hiç bir şey yapmadan geçmez bu ömür. ”Hemen iş ilanlarına bakıp kendim için uygun bir iş bulmalıyım. Annemleri de ihmal ettim ne zamandır, gidip onları da bir göreyim, hal hatırlarını sorayım. Annemin istihbaratı kuvvetlidir, etrafta tanıdıklarında bana uygun iş olup olmadığını sorar soruşturur hemen.” diye geçiriyordu içinden.
"İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri,
En büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi.
Aynadaki kişi...
Tek başına neler yapabileceğini keşfet!"
Yahya Hamurcu
Hayatta durağan olmaya çalışmanın nasılda zarar verdiğini çok güzel anlatılmış. Herkes her zaman Ela gibi farına varamayabilir. İnsan uyumlanmadığı her yerde yok olmaya mahkum olması.... Bilmeyince...
YanıtlaSilHareket berekettir :) Günümüzde ise hareket etmemek üzerine kurulu bir düzenin içinde kaybolup gidiyoruz, kaleminize sağlık…
YanıtlaSilen basitinden başlayabilmek bütün mesele bu ..
YanıtlaSilİnsanın amacına giden yolda hedeflerine ulaşmak için yaptığı her eylem, onu mutlu, başarılı ve daha iyi ilişkiler kurmasını sağlar. Kaleminize sağlık çok teşekkürler
YanıtlaSilFarkındalık ne kadar önemli hayatın her alanında farkında olabilenlerden olalım inşallah
YanıtlaSilDuran her şey bozuluyor. Çünkü hayatta durağanlık yok, hareket var. O zaman hareket edip hayata uyum sağlamak insanı kıvamında tutuyor 😊
YanıtlaSilKaleminize sağlık hocam 🌸
Küçük bir farkındalık nelere gebe.. kaleminize sağlık🌷
YanıtlaSilEskiler işleyen demir paslanmaz diye boşuna dememişler.
YanıtlaSilNe güzel bir yazı ;)
YanıtlaSilİnsanın eksikliğini farkedip harekete geçtiği an çözüm hakkı ona verilir
YanıtlaSil0 ı1 yapabildiğimizde devamıda geliyor. Mesele durmamakta… Basiti küçük görmemek önemli bazen büyük adımlara o kadar çok odaklanıyoruz ki hareketsiz kalmamıza sebep oluyor… kalemine sağlık :)
YanıtlaSilEskiler harekette bereket vardır derler.. ne kadar doğru bir söz..
Silİnsan nasıl da farketmiyor içine girdiği girdabı... Farkındalık sağlayan çok güzel bir yazı, teşekkürler :)
YanıtlaSilFark etmeden hareket olmuyor... Gözlemlemeden de fark edilmiyor... Hayatında, çevresinde olup bitenleri gözlemleyebilen, baktığını görebilenler çok şanslı...
YanıtlaSilHayatta durağanlık yoktur durduğun an aslında bozulmaya başladığın andır :)
YanıtlaSilCok sevdigim bir arkadasim az once yorumsuz sekilde paylasti benimle. Okudukca aslinda ona beni hatirlattigi icin paylastigini farkettim. Malum bu durumu veya yasantiyi kendi tercihi olarak benimsemis insanlar bazi seyleri ozumsemis&yoluna koymus oluyor veya oyle dusunuyor, tavsiyelere de cok kulak asmiyor. Okudukca aslinda bu surecte acaba mi diye sorguladigim seylerin orneklerini gordum. Elbetteki bir uyanis degil ama benzerlikler ve aslinda icten ice rahatsiz eden ama anlamlandiramadigin seylerin ornegini gordugunde bir hareket etme&hadi hissi de dogurmadigini inkar edemem…. Kendi adima en azindan emanet birakilan evi havalandirmak ve cicekleri sulamak ile baslayacagim. Sonucta bazi seylerde kazanilmali ;)
YanıtlaSilİnsan gerçek zamana uyumlandiginda, gündüzüyle hareket, gecesiyle dinlenme hem zamanın hem de işlerin bereketi oluyor. Zamanla toparlanabilenlerden olmak dileğiyle.. Emeğinize sağlık...
YanıtlaSilBazen hareketi başlatacağımız hamleleri basite alırız ama bilmeyiz ki ne çok yerlere varır onlar. Bunu farkedebilmek için ne güzel yazı olmuş. Emeğinize sağlık.
YanıtlaSilKendi hayatımızı toparlamaya başladığımız zaman herşey bizim için daha kolay olacaktır ve mutluluğumuz artacaktır.
SilHayatımızda olan biteni takip edeceğimize kendimi gelip yana atmayacagimı anladım
YanıtlaSilMerhaba 🌺
YanıtlaSilinsan hareketini doğru yerde ve zamanda hiç durdurmayınca yatması gerektiği zaman da uyku kalitesi artıyor... Daha iyi dinleniyor.
Ne güzel dengeler...
Durduğu yerde her şey olduğu gibi kalacak zannediyoruz. Halbuki hayatın hep hareket halinde olduğunu tekrar düşündüren bir yazı 🖋️
YanıtlaSilBasit en küçük hareketi bile küçük görmemek harekete geçmek lazım.. hafife alınan minik adımlar ileride çok güzel işler başarıyorlar :)
YanıtlaSilEmeğinize sağlık :)
Ne kıymetli insanın zamana uyumlanıyor olması... Tüm hayatın konforu tam da burada başlıyor. Bilinç veren bu güzel yazı için kaleminize sağlık 🤗
YanıtlaSil