Lohusa

Odasını havalandırdı. Duşunu alıp, en güzel geceliklerinden birini giymiş, saçlarını düzleştirerek, kuruyan cildine kremini sürmüş, pembe allığını ve rujunu da unutmamıştı. Limon ve portakalın üst notası, alt noktasında vanilyalı parfümünü sıkmış ve sürecinin anlam ve önemini taşıyan lohusa tacını takmıştı. Bebeğini öncesinde yıkamış pamuklu tulumunu giydirmiş, altını temizlemiş, emzirmiş ve bir güzel uyutmuştu. 



Sallanan koltuğuna geçti, ayaklarını pufuna uzattı. Hafif güneş ışığı sağından süzülüyordu ve bir piyano sesi...
Sağ tarafındaki sehpasında tahinli kurabiyesi, hurması, bitter çikolatası ve odanın içini saran müthiş rezene kokusuyla işte tastamamdı. Odası, bebeği, kendisi mis gibi kokuyordu. Zihni piyano sesiyle sakin, damağı tahinli kurabiyenin erimesiyle lezzeti şahaneydi...
İkinci bebeğinin lohusalığını yaşıyordu Aylin. 40 gün boyunca salondan büyük yatak odası kendisine ve bebeğine tahsis edilmişti. Alt katta sevgili kayınvalidesi oğluna ve büyük torununa yemeklerini hazırlıyor, küçük torununa örgüsünü örerek günlük televizyon programlarını izliyordu. Kızı okulda, eşi işte, herkesin keyfi yerindeydi.  Yapılması gereken tek iş bebeği ve kendisine iyi bakmaktı ve öyle de yapıyordu. Bu lohusalık onun için tatil gibiydi ...

Peki ya ilk lohusalığı böyle miydi? 

Tam tamına 94 kiloyla doğurmuştu ilk bebeğini. Karbonhidratla beslenen bebeği, doğumda onu oldukça zorlamıştı. Onu nasıl tutacağını bilmiyor, emziremiyor, giydiremiyordu. Kendisi lohusa terinden sırılsıklam oluyordu. Odanın nem makinesi saunaya çevirmişti odayı. Odadan çıktığı anda teri üzerinde kuruyor, uykusuz kaldığı gece yetmezmiş gibi artık buna bir de bitmek bilmeyen kemik ağrıları ekleniyordu. Her şeye yetişmeye çalışıyordu. Bebeğin çamaşırlarını yıkıyor. Odayı süpüreyim derken evi süpürüyordu. Eşi ütülenmemiş pantolonunu soruyordu, yıkanmamış atletini de. 

Sahi kayınvalide buraya yemek yapmaya mı gelmişti anlamıyordu söyleniyordu oğluna. Aylin çok kırılmıştı. Yorgundu, kendini pis, halsiz, uykusuz ve moralsiz hissediyordu. Kayınvalidesi sanki televizyon izlemeye gelmişti evine. Yetişemiyordu bebeğine, evine ve en çok da kendisine... Lohusalığın verdiği ağlamalar ve nefes alıyor mu endişesi, memede bırakır uykuya kalırsa nefes alamaz ölür korkusu. Çok zor geçmişti ilk lohusalık süreci... Bir daha doğuracak olsa neyi yapıp, neyi yapmayacağını çok iyi biliyordu... Ve öyle de oldu...


Oğlu doğduğunda belirlemiş olduğu tüm stratejilerini uyguladı. Kayınvalidesi günlük yemeklerinin dışında bebek görmeye gelecek misafirleri için ikramlıklarını hazırlamıştı. Dipfriz ağzına kadar dolmuştu. 

İnsan bazen dener ve yanılır. Öğrenmenin en maliyetli yöntemidir “deneme yanılma yöntemi”. İnsanın hatalarından ders çıkarması ve sonuç değerlendirmesi yaparak doğrusunu bulması gerekir.

Aylin öğrenmişti ve artık bilmesi gerekenlere aktarıyordu bu deneyimini.
Bir arkadaşı vardı Aylin’ in, Selma hamileydi ve son haftalarına girmişti. Hamileliğin nasıl olduğunu ve yardımcı olabileceği bir şeyler olup olmadığını sordu Aylin. Selma soruyu duyunca en çok da buna ihtiyacı varmış gibi cevapladı.

-Sorma Aylin. Evde benden başka herkes hamile.
-Neden? 
-Eşime: “karnım ağrıyor” diyorum, “A niye?” diyor. “Sence hamile olabilir miyim?” diye cevap veriyorum.
 -Çok bunaldım kimse benim hamileliğimin farkında değil.
“Her şeye yetişmeye mi çalışıyorsun ve her şeyi yapmaya mı çalışıyorsun?” diye sordu. Aylin:
 -Evet. Elbette. Bütün iş bende. Kızın okulu var, ev hangar gibi. Lohusalıkta ne yapacağımı bilemiyorum. Kayınvalidem gelecek nasıl olacak bilmiyorum.
 Sana tavsiyem “Yapamaz ol. “dedi Aylin.
“Nasıl yani? dedi Selma. 
“Yapabildiklerini yapamaz ol. Bebeğin ve kendinle ilgilen. Evdekilere de bunu belli et ve bu konuda net ol.”


 Öyle de olmuştu tüm stratejiyi verdi Aylin arkadaşına. Selma denileni aynen uyguladı...

Aylin’den de çok daha iyi lohusalık geçirmişti. Eltisi ona lohusa taçları almış, kocası doğum hediyesi ne istediğini bile sormuştu. Aylin Selma kadar ikramlı sureci olmasa da kendi sürecinden ve başkalarına kendi deneyimini aktararak kendisinden de daha iyi süreç yaşayanlardan ve yaşayacaklardan oldukça memnun oldu. 

 Kendini çok karlı hissediyordu...

 “Ve işte o ses.” dedi...

 Cennetin en güzel sesi bebek sesiymiş...

 “Gülmesi öyle de. Peki ağlaması? Bu da çin işkencesi sanırım.” Dedi ve güldü Aylin kendi kendine...

   &

 Deneyimsel Tasarım Öğretisi tutarlı, uygulanabilir, anlaşılabilir, faydalı bilgilerle hayatımızı kolaylaştırmamızı sağlar. Bu bilgilerle insan ailesiyle, arkadaşlarıyla çocuğuyla nasıl daha iyi bir ilişki kurabilir, eşiyle nasıl mutlu olabilir, patronuyla iş arkadaşıyla, müşterisiyle nasıl daha etkili bir iletişim kurabiliri öğrenir.


"İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri, 

En büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi. 

Aynadaki kişi...

Tek başına neler yapabileceğini keşfet!" 

Yahya Hamurcu


















Yorumlar

  1. deneyim transferi yapanlar zor süreçleri de daha kolay atlatırlar.. lohusalık zor ve baskılı bir süreçtir ancak deneyim transferiyle kendine konforlu bir süreç yaşatan Aylin gibi başımıza gelen olaylardan deneyim çıkarmak önemli.. kaleminize sağlık.. :)

    YanıtlaSil
  2. Hayatın her aninda ogrenenlerden olmak dileğiyle. Elinize sağlık

    YanıtlaSil
  3. Keşke şimdiye kadar okusaydim stratejiyi 😁 doğuralı 3 ayı geçince kaynaklar tükendi

    YanıtlaSil
  4. Deneyim transferi yapamayanlar da her doğumda aynı şeyleri döngüsel olarak yaşar. Tıpkı 3 doğum yaptıktan sonra bunları öğrenip, kızlarına ve gelinlerine deneyim transferi yapan bir tanıdığım gibi...

    YanıtlaSil
  5. Deneyim transferi sahip çıkmaktır. Değerine, insanına, daha iyiye, bilgiye...

    YanıtlaSil
  6. İnsanların hayatına konfor sağlayan şey başkalarının haytta edindiği deneyimler. Konu ne ise kişi konforlu bir şekil de sürecini tamamlayabilir tedbir alıyor. Emeklerine sağlık

    YanıtlaSil
  7. Aylin keşke daha önce anlatsaydın bunları

    YanıtlaSil
  8. Aylin keşke daha önce paylaşsaydın bunları, benim için geç ama başkası için tam zamanı:)

    YanıtlaSil
  9. Öylesine zor bir dönemi deneyim transferi ile rahat atlatmak ne büyük konfor ☺️

    YanıtlaSil
  10. Bir problem yaşarken insan problemi kendine özgü ve tek kendisi yaşıyor zannediyor. Halbuki etrafımıza dikkatli baktığımızda benzer problemler yaşayan insanlar görüyoruz. Ve insanların nasıl başa çıktığına bakmak, deneyim transferi almak ne kadar da konforlu bir şey. Deneyim transferi almak gibi deneyim transferi veren taraf olmanın önemini çok güzel ifade etmişsiniz. Emeğinize sağlık :)

    YanıtlaSil
  11. ne güzel anlatılmış, yaşamadığım dönemi yaşamış gibi oldum :)

    YanıtlaSil
  12. Deneyim transferi ne kadar da önemli, çok büyük bir konfor...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder