Merhaba ben Cezmi. Pek duymadınız bu ismi belki ama azimli ve kararlı anlamlarına geliyor. Anam beni 5. çocuk olarak doğurmuş. Herhâlde bu son olsun dediler. Mahalleli bana “İkircikli Cezmi” der. Yani anlayacağınız ismimim aksine pek de öyle karar verebilen bir adam değilim.
Döndüm dolaştım peki ben ne yaptım?
Bu mütevazi hayatın içinde her şey olması gerektiği gibi akarken, ilerlerken ve yormazken… Ben akamadım, ilerleyemedim ve yoruldum. O gülen mahalleliye selam veren yüzümün arkasında hep bir sancı vardı. Böylece sancılı süreçlerim hiç ama hiç geçmedi. Sessizce bağırmışım, bağırdıkça sağır olmuşum ve artık kendime yabancı olmuşum. Benim hayatta hiç sancım geçmemiş. Hani beşiği sallarsın bebek uyuyunca durur ya… Suyu kaynatırsın çayı koyunca demlenir ya ben hiç demlenememişim. Geç anladım.
Artık irademi örseleyen bu soruna bir çözüm bulmalıydım. Ben böyleyim arkasına saklanamazdım. Sosyal medyada psikolojik danışmanları dinlemeye başladım. Ve az da olsa içimde kaldığına inandığım iradeyle bir seminere katıldım. Otuz beş yıllık hayatımda ben dönüşmeliydim artık. İkircikli Cezmi’nin ikirciği ona hiç fayda vermemişti. İlişkilerimde yumuşak olmak, esneyen olmak, yormayan olmak istiyordum. İletişim kurarken kararsız, iradesiz veya ikiyüzlü gözükmek istemiyordum. Kalemi elime aldım ve duyduğum ilk cümleyi yazdım.
“Her karar mutlaka bir vazgeçiş ister.”
Yutkundum. Burnumun direği sızladı. Gözlerim yaşardı. Kendimi sorgulamaya başladım. Nasıl yani ben vazgeçişleri olabilen biri değil miydim? Bir şeylere bağımlı mıydım? Ya da hep bir şeyleri seçenek olarak görmek işime mi geliyordu?
Hemen ikinci cümle geldi. “Bir koltukta iki karpuz taşınmaz.” Tak diye bir tokat yedim sanki. Her şey aynı anda olmaz. Ya yardan ya serden vazgeçeceksin gibi atasözleriyle de konuyu daha rahat anlamaya başlamıştım. Şapkayı artık önüme koymuştum. Otuz beş yıl sonra… Geç olsun güç olmasın, diyordum bir yandan. Bir yandan da derin düşünceler…
İkircikli Cezmi’nin ikirciğinden kurtulmaya başladığı ilk gündü o gün. Kozadan çıkış misali…
İnsan seçim yapabilen tek canlı. Ve her seçimi çok kıymetli. Dolayısıyla onu seçtiğinde zıddındaki diğer istekten vazgeçebilmeli…
Hayat iki şeyi aynı anda sunmuyormuş. Hem ders çalışmayayım hem en iyi üniversiteyi kazanayım, diyen öğrenciler gibi. Ya da mahalledeki temizlik görevlisi Nuri abi gibi. Nuri abi de hem her gün temizliğini yapar hem de “Ah ulan ah! Şimdi emekli olup Ege’de bir sahil kasabasında yaşasam.” demeden edemez. Ya da alt komşumuz Ahu abla gibi. Ahu abla her pazartesi bir gazla diyete başlar. Her salı pes eder, sipariş üstüne sipariş verir. Olmuyormuş demek ki bir şeyi feda etmek gerekiyormuş. Diğer insanları bu kadar kolay görebilen ben İkircikli Cezmi keşke biraz da kendimi görebilseydim.
Pişmanlıkla ve umutla karışık yaşadığım bu aydınlanma belki de dönüşüşüme sebep olacaktı. Artık mahallenin sadece “Cezmi abisi” olabilecektim. Tıpkı adım gibi azimli, kararlı…Ve o güne kadar yapmadığım bir şey yaptım.
İlişkilerim için…
Sağlıklı iletişim kurabilmek için…
Rol model olabilmek için…
İnsanlar için küçük kendim için büyük… 😊
Sen değişirsen dünya değişir sözüyle
Karar vermeye dair bir karar verdim….
"İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri,
En büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi.
Aynadaki kişi...
Tek başına neler yapabileceğini keşfet!"
Yahya Hamurcu
Mahalleden Ayşe vardı onu anımsattı. Çocukluğum onun gelgitleri ile geçti. Ellerinize sağlık. Hemen ona göndereyim. 😊 onun içün de hala geç değil.
YanıtlaSilKararı ben de ne geç öğrendim. Bazı bilgiler içtiğin su kadar ihtiyaç.
YanıtlaSilNe kadar güzel ve faydalı bir yazı olmuş... Samimi diliniz çok etkileyici. Emeğinize sağlık ☺️
YanıtlaSilKarar vermeye dair karar verdim😍 Emeğinize sağlık
YanıtlaSilÜmit kesmek yok zaten... Daha nefes alırken hem de...
YanıtlaSilkararsızlığın sebebini ne de güzel anlatmışsınız.. kararsız kalıyorsan zıttından vazgeçemiyorsun demektir.. kaleminize sağlık..
YanıtlaSilİnsanın her daim bilinç açıklığı ile beyazda karar vermesi dileği ile
YanıtlaSil