METHİYE'NİN GÜNLÜĞÜNDEN 3- MERHAMET

 

Bugün dedemi özlüyorum…

Okuldan sonra kardeşlerime biraz sonra geleceğimi söyledim. Onlar eve yürürken ben de başka sokaklara saptım. Ve mahallenin dışındaki kırlara doğru yürüdüm.

Bugün sabah uyandığımdan beri dedemi özlüyordum. Hala da geçmedi özlemim.

Bazen bana öğrettikleri gelir aklıma. Bazen düşünürüm onun sözleri üstüne. Ama bugün başka bir his vardı içimde. O yüzden gidemedim hemen eve. Biraz dolaşmak istedim.


Önceden dedemle kalıyordum. Yani annem öldükten sonra dedem hayatteyken. Dedem beni kırlara, tepelere yürüyüşe götürürdü. Yine bir gün yürüyüşe çıkardı beni. İki adımda bir durup anlattı. İçinde rengarenk hareler olan bir taşın güzelliğini gösterdi. Ortasından çatlayıp kırılan bir kayadan açan çiçeği seyrettirdi.

-         '' Gördün mü, hep ümit var. İnsanlar da böyledir, en sert görünen insanın da kalbinde bir çiçek açabilir.''

Sonra ellerini gösterdi. Derisi yıpranmış, lekelenmiş ellerini.

-       '' Bak'' dedi, ''insanların tırnakları serttir. Toprağı ağacı kazıyabilir, bazen keskin olur acıtır, keser. Ama bir de içine bak. Yumuşacıktır. Hiç ummadığın insandan merhamet akabilir.  Ya da tam tersi, şimdiye kadar hep avuç içlerine dokunduysan bir gün sana tırnakları denk gelebilir. İnsanlara şaşırma. Onlar da tüm canlılar gibidir.''

Severdim dedemi dinlemeyi. Kalın sesiyle yavaş yavaş konuşurdu. Az şeyle çok şey anlatırdı. Yürüyüşlerimizde ikimizde dinlenirdik aslında. Ve gizli bir mağaramız vardı. Tamam itiraf ediyorum, tam olarak bir mağara değil, bir ağaç kovuğu. Ama bizim için mağaraydı. İçinde oturup üzerimizi örten yapraklar arasından güneşin ışıklarına bakardık. Gözlerimizi iyice kısıp renkleri sayardık.

-          ‘’Aslında hayat ne çok şey anlatıyor’’ derdi. ‘’Biliyor musun Methiye, hayatı dinlemeyi öğrendiğinde, seni ondan daha iyi yetiştirecek hiç kimse olmadığını anlayacaksın.’’

Sonra güldü. Ve başımı okşadı. Küçüktüm ve hala küçüğüm. Şimdi anlamasam da bir gün anlayacağım elbette. Çünkü dedeme inanıyorum. Hep ümit var.

İşte bugün yine dedemle yaptıklarımızı yaptım. Ağaç kovuğunun içine girip yapraklara baktım. Işığa biraz ve renklere. Yaprakların her biri sanki başka renkteydi dikkatli bakınca. Sonra yapraklara elimi sürdüm. Uçları sivri ve üzeri kaygan pürüzsüzdü. Ağaçlar da ne kadar merhametliydi. Görünüşte kocaman kahverengi gövdesiyle sert duruyordu. Ama yaprakları beni güneşten koruyordu.

Sonra sesler duydum ve ayağa kalktım. Çocuk sesleriydi. Birisi yapmayın diye ağlıyordu ama diğerleri o ağlayan çocuğa bağırıyordu. Merak ettiğim için değil. Susarsam pişman olmaktan korktuğum için kalktım.

İtişip kalkışan çocuklara doğru yürüdüm. Bir çocuk yere kapaklanmıştı. Diğerleri de ona tekme atıyor, ellerindeki ağaç dallarıyla vuruyorlardı. Koşmaya başladım. Dedemi yanımda hissettim. Sanki ‘’koş Methiye’’ diyordu. Bir yandan koşuyor bir yandan da ‘’durun!’’ diye bağırıyordum.

Sonunda yetiştim. 4 çocuk beni görünce şaşırdılar. Önce ‘’git buradan’’ dediler, ama sonra yere kapaklanmış olan beşinci çocuk ayağa kalktı. Kucağında yavru bir kedi vardı.


Kucağındaki kediyi görünce çok şaşırdım.

-           ''Neler oluyor, ne yapıyorsunuz siz?'' dedim

En öfkeli görüneni;

-           ''Karışma kız, biz sadece kediyi istiyoruz'' dedi.

Bu beni daha çok şaşırttı.

-           ''Kedi için mi arkadaşınıza vuruyorsunuz?'' dedim

Diğer çocuğa döndüm.

-           ''Sen neden kediyi vermiyorsun?'' dedim

Ağzı yüzü toprak olmuş, o da gözyaşıyla birleşip çamurlu bir suratı olmuştu. Gülecektim neredeyse ama konu çok ciddiydi gülemedim.

-           ''Ona zarar vermelerinden korkuyorum'' dedi.

Zorba olan çocuk bağırdı;

-          ''Saçmalama oğlum, niye zarar verelim. Gözü hastalanmış o kedinin. Biz gözüne ilaç sürecektik. Geldin alıp kaçtın.''

-          ''Bende anneme götürüp veterinere götürecektim'' dedi.

Şaşkınlığım beş kat daha arttı. Kedi yavrusuna merhamet ederken kendi arkadaşına etmeyebiliyordu.

Haberlerdeki sahneler gibiydi.

Bir şehir bombalanıyor, komşu şehirler seyrediyordu. Ama bambaşka birine yardım ediyorlardı.

Şimdi dedim içimden, keşke dedem yanımda olsaydı. Merhametin bile sınırı ve bir hedefi olmazsa neler olacağını anlatırdı.

-         ''Birlikte iyileştirmek için uğraşın dedim. Bugün siz krem sürün. Yarın daha iyi olmazsa veterinere götürün.''

Tamam deyip gittiler.


Düşündüm…

Hedef aynı olsa bile, birbirinin niyetinden haberi olmayınca gücü olan, zorba olabiliyordu.

Dedeme sordum kalbimden.

Sonra eve gitmem gerektiği aklıma geldi.

Tam yengem için sarı bir papatya koparacaktım.

Merhamet ettim


&

 Deneyimsel Tasarım Öğretisi tutarlı, uygulanabilir, anlaşılabilir, faydalı bilgilerle hayatımızı kolaylaştırmamızı sağlar. Bu bilgilerle insan ailesiyle, arkadaşlarıyla çocuğuyla nasıl daha iyi bir ilişki kurabilir, eşiyle nasıl mutlu olabilir, patronuyla iş arkadaşıyla, müşterisiyle nasıl daha etkili bir iletişim kurabiliri öğrenir.


"İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri, 

En büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi. 

Aynadaki kişi...

Tek başına neler yapabileceğini keşfet!" 

Yahya Hamurcu






Yorumlar

  1. Ümit ve merhamet ne güzel duygular

    YanıtlaSil
  2. ''Gördün mü, hep ümit var. İnsanlar da böyledir, en sert görünen insanın da kalbinde bir çiçek açabilir.'' Teşekkürler Sevgili Yazar, ümit kapısı hep açık olmalı. Tatlı Methiye, yavru kedi, sarı papatya… Yine içimizi ısıtan bir hikaye… Kaleminize sağlık. 🌷

    YanıtlaSil
  3. Hep ümit var. Çok güzel bir yazı kaleminize sağlık

    YanıtlaSil
  4. Satırlar ne kadar içine çekti , o dedenin torunu olup ağaç kovuğundan dinlemek istedim sözlerini.. kaleminize sağlık 🤍

    Dinlemek lazım değil mi dede?
    Anlamak lazım değil mi?
    Merhamet etmek lazım…

    Yapabilmek duasıyla ..

    YanıtlaSil
  5. Çok güzel bir yazı… Güçlü mesajları olan emekleriniz için teşekkür ederiz…

    YanıtlaSil
  6. “Merak ettiğimden değil susarsam pişman olurum diye kalktım” çok etkileyici olmuş

    YanıtlaSil
  7. Ümit ve merhamet bağlantısını ne güzel işlemişsiniz…

    YanıtlaSil
  8. Konu merhamet dahi olsa, kontrol edilememiş her istek kendimize ve aynı zamanda çevremizdeklere ne kadar zarar veriyor dimi ?

    YanıtlaSil
  9. Çok güzel bir yazı. Çok güzel duygular.
    Merhamet etmeli insan. Ama önce kendine ... Peki nasıl merhamet eder insan kendine?
    Eğitmeli insan kendini , öğrenmesini öğrenmeli. Doğru ile yanlışı ayırt edebilmeli. İyi ile kötüyü ayırabilmeli. İyiden yana olabilmeli. Tarafını iyiden yana seçebilmeli.
    Merhametli olmalı insan, merhameti öğrenebilmeli.
    Kaleminize sağlık, yüreğinize sağlık.

    YanıtlaSil
  10. Çok güzel kaleminize sağlık 💫

    YanıtlaSil
  11. Ne güzel düşünüyor Methiye:-)

    YanıtlaSil
  12. "Hedef aynı olsa bile, birbirinin niyetinden haberi olmayınca gücü olan zorba olabiliyordu." Ne kadar düşündürücü bir söz. O zaman birleşmek gerçekten çok güzel.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder