Uzay Yolculuğuna Hazır Mısınız?

 

UZAY YOLCULUĞUNA HAZIR MISINIZ?

Vizyona yeni giren filmi izlemek için gişede sıra beklerken Alev, Ceren’e sırıttı: "Çok acayip bir filmmiş, iyi ki geldik." dedi. Ceren dudak büküp "Yani, göreceğiz." dedi. Her zaman olduğu gibi biri gereğinden daha heyecanlı, diğeri de gereğinden fazla heyecansızdı. Ama bu ikili her zaman böyle olduğu için birbirlerine alışmışlardı.

İkisi üniversitede kayıt yaptırırken tanışmışlardı. Hem aynı bölümde hem sınıf arkadaşı hem de yurtta oda arkadaşı olduklarını öğrenmişlerdi aynı gün. Ceren ilk defa ailesinden ayrılmıştı, kendi ayakları üstünde durmak istiyordu. Ailesine yük olmamanın, bir meslek edinmenin tek yolu bu idi. Çok seçme şansı yoktu, çok girişken de sayılmazdı. Yepyeni insanlar demek onda tam bir tramva demekti. Seçme şansı olsa koşa koşa eve giderdi ama kolay olan eve dönmekti ve bu defa isteğinin zıttına davranmak durumundaydı. Alev ise daha tanıştıkları anda gözleri gülen, şen şakrak, konuşkan birisiydi. Babasının mesleği nedeni ile sürekli şehir değiştirmişti ve onun için yeni bir şehire gelmek sadece yeni maceraya yelken açmak demekti. Ceren, Alev’in bu rahat tavrını görünce hayran kalmıştı resmen.

Ceren o ilk gece yurt odasına girdiğinde, odada bir tek Alev vardı. Diğerleri muhtemelen haftaya dersler başlayınca geleceklerdi. Yanlızca ikisi kayıt yaptırıp İstanbul’da kalmıştı. Ceren’e kalsa hiç konuşmazdı ama Alev sorular sormaya başlamıştı; kendi ailesinden arkadaşlarından bahsediyor şakalar yapıyordu. Yatağını yaparken yardım etmişti, beraber kantinden çay almışlardı, diğer oda arkadaşları gelene kadar beraber yemek yemişler, biraz şehri gezmişlerdi. Ve böyle başlayan arkadaşlıkları yıllar geçse de devam etmişti. İkisinin tek ortak yanı nasıl bu kadar iyi anlaştıklarını çözememiş olmalarıdır. Diğer her konuda bambaşka düşünüyorlardı. Hemen her şeye verdikleri reaksiyonlar başkaydı ama ikisi de birbirine ayak uydurmaya çalışa çalışa on yedi yıldır devam eden bir arkadaşlıkları olmuştu. Birbirlerinin aşk hikayelerine, mezuniyetlerine, ilk iş heyecanlarına, üzücü aile kayıplarına şahit olmuşlardı. Çoğunlukla arkadaşları "Birbirinizden bu kadar farklı olup nasıl bu kadar yıldır arkadaşsınız?" der, Alev de Ceren de sadece gülerdi. Bu onların da cevap bulamadıkları bir soru idi. Ama bildikleri tek şey var ki; o hafta kayıt yaptırıp ikisi de eve dönseydi, asla arkadaşlaklıkları bu kadar iyi olmazdı. Başka kimse olmadığı için, biraz da mecburen birbirlerine yardım etmişler, beraber yemek yemişler, derken kaynaşmışlardı.

Sinema salonunda yerlerine oturdular ve film başladı. Dünyadan uzaklaşan ve uzaya yükselen görüntüler eşliğinde ‘’Uzay yolculuğuna hazır mısınız? Şimdi dünyadan uzaklaşacağız. Dünya dışında herhangi bir gezegene oturduğunuzu düşünün. Ya da bir yıldıza… Şimdi derin bir nefes alıp oradan dünyayı izliyorsunuz. Geceyi ve gündüzü, yazı ve kışı; bütün farklılıkları, bütün değişimleri izliyorsun. Dünyanın bir bütün gibi görünen iki parça olduğunu fark ettiniz mi? İlk etapta baktığınızda dünyayı tek parça gibi düşündünüz, itiraf edin. Hangimiz öyle düşünmedi ki?’’

Bu giriş Ceren’in bile dikkatini çekmişti. Normalde Alev filmde duygudan duyguya geçer, abartılı tepkiler verir, Ceren de ona "Amma da abarttın." derdi ama bu defa film boyunca Ceren kutupların zıtlıkları, insanların farklılıkları, gece ile gündüzün farklılıkları derken doksan sekiz dakika sonra filmin bittiğine inanamadı; zaman su gibi akıp geçmişti.

Sırada sinema sonrası klasiği olarak yemek yerken film yorumlama etkinliği vardı. Yemeklerini sipariş ettiler.

Ceren: "Tekrar düşününce hakikaten tek parça gibi görünen hiçbir şey tek parça değil. Dünya iki ayrı yarım küreden oluşan bir bütün..." dedi.

Alev: Kalbimiz de öyle, iki kapakçığı var..

Ceren: Beynimiz de... 

Alev güldü ve ekledi: "Hatta biz de... Sen benim somurtkan yarımsın Ceren.’’ dedi. İkisi de gülüştüler. Çünkü yıllardır böyleydi.

Ceren: Bir kere sen her şeye" Tamam" diyip ortada olmayan kişisin.

Alev: Sen de o zaman 'Nuh diyor, peygamber demiyor' dediğimiz kişisin. 

Ceren: "Sinemaya gidelim mi?" deyip, "Gidelim." dersin ama akşam ortalıkta yok olan kim acaba? 

Alev: E, senin de ‘Sinemaya gidelim mi?’ dediğimde "Sinema mı? Hayır tabii ki de, ayrıca vizyonda izlenecek film yok." diyip hevesimi kursağımda bırakman... Alev, Ceren’in mimiklerini de canlandırmıştı, ikisi de güldüler.

İkisi de biliyordu ki birbirlerinden farklıydılar, birbirlerine küsmek darılmak yerine farklılıklarını kabul etmişlerdi. Her zaman aynı şeyi düşünmüyor ya da istemiyor olabilirlerdi ama bu onların arkadaşlığını hep daha güçlü yapmıştı.

Ceren, Alev’den biraz daha sosyal olması gerektiğini, bazen son dakika gelen işlere ya da buluşmalara "Evet." demesini öğrenmişti. Kendisi için çok eğlenceli olmayan bir şey başkası için çok eğlenceli olabilirdi. Kendisi düzenli olmayı severdi. Hatta bazen de aşırı kuralcı olarak hayatında kaçırdığı şeyler olduğu farketmişti ama yine de Alev kadar plansız olamazdı asla.

Alev de Ceren’den çok şey öğrenmişti; her şeye "Evet" diye atlamaması gerektiğini, alışverişte her beğendiği şeyi almasa da olabileceğini, saç modeli için bile yüz kişinin fikrini almak yerine  karar verdikten sonra artık başkasına sormaması gerektiğini... 

Her ikisi birbirinden çok farklıydı. Tıpkı dünyanın kuzey yarım küresi ile güney yarım küresi gibi. Çünkü beynimizin lobları da tam olarak kuzey ve güney yarım küre gibi birbirinin zıttı şeklinde çalışır. Ve insanların hangi lobunu aktif kullandığına göre, düşünce, davranış ve kararları şekillenir. Aynı düşünce stiline sahip olduğumuz kişiler ile iyi anlaşırız. Ancak bizi geliştiren bizden farklı olan insanlardır. Onların güçlü yanını kendimize katabildiğimizde biz de güçleniriz. Ve ikisi de biliyordu ki bu farklılıkları onları hayatta sadece daha güçlü kişiler yapmıştı gerçekten.

İnsanı anlamak, uzayı anlamak kadar zordu. Neye göre istiyor, neye göre karar veriyor, söyledikleri ile, söylemedikleri ile ne mesaj veriyor. Belki uzayı anlamak daha kolaydı. Ama insan anlamaya başladığında bu zorlu süreç bir o kadar da keyifli hale gelebiliyordu.

Peki, sen insan tanımanın gerçek yöntemlerini biliyor musun?

&

 Deneyimsel Tasarım Öğretisi tutarlı, uygulanabilir, anlaşılabilir, faydalı bilgilerle hayatımızı kolaylaştırmamızı sağlar. Bu bilgilerle insan ailesiyle, arkadaşlarıyla çocuğuyla nasıl daha iyi bir ilişki kurabilir, eşiyle nasıl mutlu olabilir, patronuyla iş arkadaşıyla, müşterisiyle nasıl daha etkili bir iletişim kurabiliri öğrenir. 

Bu yazıyı beğendiyseniz benzer yazılarımızı  buradan okuyabilirsiniz.


Yorumlar

  1. 💜💙💚👏👏👏

    YanıtlaSil
  2. Çok güzel bir yazı olmuş😊 her insan ayrı dünya ama bir arada olmak zorunda...

    YanıtlaSil
  3. Farklılıktan uzaklaşmak yakınlaşmaktan daha kolay. İnsan da kolaya kaçıyor. Kolay olan güçlendirmiyor gerçekten. Kalinize sağlık...

    YanıtlaSil
  4. 👏👏Güzel bir yazı.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder