SANAT HER YERDE
Serpil mutfakta akşam için büyük bir telaşla yemek hazırlıyordu. Çok özenerek yapmasa da yemeklerinin lezzeti gayet yerindeydi. O sırada televizyonda bir söyleşi programı vardı. Konuk olan tiyatro sanatçısı “Dünya bir tiyatro sahnesi. Hepimizin rolleri var. Bir ev hanımının mutfağı onun sahnesidir, yaptığı yemek de sunumu. Bizlere sanatçı diyorsunuz ama sanat özenerek bir işi yapmaksa hepimiz yaptığımız işi bir sanata dönüştürebiliriz.” diyordu.
Serpil bir an duraksadı. Yemek için çıkardığı tabaklara baktı. Bazısının yanları çatlamış, tek tek kalmış. Uyumdan eser yoktu. Eşini ve çocuklarını düşündü. "Yemeklerin tadı çok güzel olmuş." derlerdi ama ağızlarından hiç, “Sofra çok güzel gözüküyor.” lafını duymamıştı. Çıkarttığı tabakları geri koydu ve salonda vitrinin içinde duran ne zaman kullandığını bile hatırlamadığı tabakları çıkardı. Salona güzel bir sofra kurdu. Tam ortaya da bir çiçek…
Eve gelen eşi ve çocukları sofrayı görünce çok şaşırdılar. Tam da düşündüğü gibi sofranın çok güzel gözüktüğünü söylediler. Ama bu güzelliğin altında ne olduğu merak ediyorlardı. Eşi, “Hayırdır hanım, bugün önemli bir şey mi var?” dedi. "Yok canım, içimden geldi." dedi Serpil, yüzünde tatlı bir gülümsemeyle…
Ev halkı gayet neşeli yemeklerini yerken Serpil düşünmeye ve içinden konuşmaya devam etti: "Çocuklara doğruyu öğretmeye çalışıyorum ama suratım ve ses tonum aynı kırık tabaklar gibi. Hiçbir çekiciliği yok. Yediğimiz yemek tatsız tuzsuz, sadece açlığımızı gidermek için olabilirdi? Ama tadı da güzel, hoşumuza gidiyor. Ağaçların doğaya ve bizlere birçok faydası var. Ama yeri geliyor rengarek çiçekler açıyor, meyveler veriyor." diye geçirdi içinden ve uzun uzun doğanın, hayvanların o eşsiz güzelliklerini düşündü. "Yaptığım ne olursa olsun, daha iyi hale getirmek için doğruyu güzel şekilde sunmalıyım." diyerek kendine yeni bir hedef koydu. Bugünden itibaren bunun için çalışacaktı.
Hayatta da öyle değil mi? Bir marangoz alıyor kuru bir odun parçasını bir eşyaya dönüştürüyor. Bir anne çocuğuna sarılmasıyla, bir futbolcu attığı golle, bir baklava ustası açtığı hamurla yaptığı işi sanata dönüştürüyor. Her birimiz elimizdeki malzemelerle bir şey ortaya çıkarmaya çalışıyoruz. Ortaya koyduğumuz şey ne kadar kaliteli?
Peki elimizdeki bu malzemelerin hakkını verebiliyor muyuz? Yaratılan her şey; insanın kendisi, doğa, hayvanlar, bize sunulan her bir imkan aslında birer mucize ve sanat.
Bize düşen, yaptığımız işe kendimizden bir parça katmak... Sanat eserini koruduğumuz gibi kendimizi de korumak, temizlemek ve parlatmak. Hep daha iyisi olduğunu unutmadan, kendinin daha iyisi olmaya çalışarak yaşamını sanata çevirmek…
&
Atomdan galaksilere sivrisineğin kanadından yanardağlara kadar sanat her yerde . Bakmak değil görmek nasibimize düşsün.
YanıtlaSilTeşekkürler ☺️
YanıtlaSilHayatın bir sahne olduğunu kabul edince yaşamak daha keyifli hale geliyor. İnsan doğaya bakınca hayran kalıyor gerçekten. Yazarın eline sağlık
YanıtlaSil