Hala Nefes Alabiliyorken...

 

 HALA NEFES ALABİLİYORKEN...

"Duydun mu, Halis abinin eşi Nesibe vefat etmiş." dedi Zeynep. Bu haberi duyunca ablası Ayşe’nin gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Nesibe’yi en son bir yıl önce görmüştü. Yine cıvıl cıvıl gözlerinin içi gülüyordu. Uzun zamandan sonra görüştükleri için biraz sohbet etmişlerdi ayak üstü muayenehanenin bekleme odasında.

Nesibe ve Ayşe aynı yaştalardı. Nesibe’nin iki çocuk üzerine yıllar sonra 39 yaşında iken bir çocuğu daha olmuştu. Çok seviyorlardı onu, "Kazan dibi bu" deyip gülüşüyorlardı. Ayşe’nin de ilk aklına o çocuk gelmişti, şimdi 7 yaşındaydı ve hayat annesini ondan koparmıştı.

Çok üzülmüştü bu habere Ayşe. Ne garipti, bir anda nasıl da değişiveriyordu hayatlar. Ansızın gelen bir kaza, bir deprem, bir sel, bir fırtına, bir kaza kurşunu... "Ecel" diye mırıldandı, gelince alıp götürüyordu. Vakti gelmedikçe de hiç olmayacak dediğimiz mucizeler yaşanıyor ve insanlar yaşama tutunuyordu. Daha yeni şahit olmuştu tüm Türkiye o mucizelere. Metrelerce göçük altından günler sonra çıkan onlarca can olmuştu en son yaşanan depremde. İşte, ecel gelmeyince insan bir şekilde yaşama devam ediyordu. Kimi insan korktuğu için uçağa binmez, kimi gemiye, kimi asansöre, kimi de ayağını suya bile sokamazdı. "Oysa ölüm herkese aynı mesafedeydi aslında." diye düşündü.


Ve sonra birden aklı yine Nesibe’nin ailesine gitti. "Onlara güzel sabırlar ver, Nesibe’ye de merhamet et Allah'ım." diye dua etti. Çok acıydı bu yaşananlar, insan sevdiği biri ölünce "Allah’ım benim de canımı al." diye haykırıyordu. Ha sessizce içinden, ha feryat figan. Ya da gidenin arkasından dualar ediyordu sessizce gözyaşları gözünden süzülüp akarken.

Ayşe de, "Allah’ım sen onların dilini ve kalbini isyandan uzak et." dedi içinden.  Biliyordu çünkü çok zordu o anda insanın bilincini açık tutabilmesi; çok zordu avazı çıktığı kadar haykıra haykıra ağlamak yerine o haykırışları duaya ve sabra çevirebilmek. Ölüm bir yok oluş muydu gerçekten? Yoksa sonsuz bir hayata geçiş kapısı mı? Eğer bu hayatın bir anlamı varsa asla yok oluş olamazdı. Tam tersine sonsuz varoluşumuzu inşa ettiğimiz yer, bu  dünya; ölüm de sonsuzluğa açılan kapı olmalıydı.


"Peki biz bu dünyada sonsuza dek kalamayacaksak, hakikaten nasıl yaşanmalıyız bu hayatı?" diye düşündü. Ecel ne zaman gelecek bilmezken, bu hayatı nasıl yaşamak mutlu bir sona erdirirdi?  "O zaman hala nefes alıyorsam bu hayatımı da sonraki hayatımı da daha güzelleştirmek için vaktim var." dedi kendi kendine Ayşe. Fazla oyalanmadan, ufak tefek, günlük, gelip geçici meselelere fazla takılmadan, mümkün olduğunca iyi ve çevremizdekilere destek olarak yaşamak gerek.

Kendi içerisinde bu düşüncelere dalıp gitmişken cenazeye geri döndü bir anda. "Hakkınızı helal ediyor musunuz?" sorusuna; "Helal olsun." derken  Ayşe; "Allah'ım helal edilecek haklar ve ardımdan iyi konuşulacak bir ömür, huzuruna çıkınca da "Selam, ey kulum." diyeceğin, razı olacağın bir hayat yaşamayı nasip et."  diye dua etti.

&

 Deneyimsel Tasarım Öğretisi tutarlı, uygulanabilir, anlaşılabilir, faydalı bilgilerle hayatımızı kolaylaştırmamızı sağlar. Bu bilgilerle insan ailesiyle, arkadaşlarıyla çocuğuyla nasıl daha iyi bir ilişki kurabilir, eşiyle nasıl mutlu olabilir, patronuyla iş arkadaşıyla, müşterisiyle nasıl daha etkili bir iletişim kurabiliri öğrenir. 


Bu yazıyı beğendiyseniz benzer yazılarımızı  buradan okuyabilirsiniz.

Yorumlar

  1. Yakın çevremizde duyduğumuz ölüm haberleri insanın kendine çeki düzen vermesini sağlayabiliyor. Güzel bir hayat yaşayabilmek ümidi ile...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder