GEÇİCİ OYUNCAK ZAFERLER
Aylardan Ağustos, havada sıcak bir
rüzgar.
Sabahın ilk saatleri Cemile yürüyüş
yapmak için çıkmıştı evden.
Kısık sesle açmıştı en sevdiği
şarkıyı, bir yandan gelen kuş sesleriyle ormanda yürüyüş yapıyordu:
“Ne kadar az yol almışım, ne kadar az
Yolun başındaymışım meğer
Elimde yalandan, kocaman, rengarenk
Geçici oyuncak zaferler…”
Hayatında bir şeylerin yolunda
gitmediğinin farkındaydı aslında. Ailesiyle yaşadığı sorunlar her geçen gün
büyüyordu. Komşusu Ayşe teyzenin evdeki tüm tozları halının altına süpürdüğü
gibi o da hayatında çözmesi gereken problemleri bir kenarda biriktiriyordu. O
halı hiç kaldırılmayacakmış gibi…
Biliyordu aslında... Bilmek, farkında
olmak da biraz yormuyor muydu insanı?
Kafa dağıtmak için yürümeye devam
etti. Hızlandı, koşmaya başladı.
Koştu, koştu ve önündeki taşı fark
edemedi düştü yere.
Başını yerden kaldırırken bir el
uzandı.
Kalkmana yardımcı olabilir miyim?
Tut elimi…
Ali ve Cemile böyle tanışmışlardı.
Yaralarına merhem olmuştu Ali. Ya da
öyle zannetmişti Cemile.
Yarasına aradığı merhem gerçek miydi?
Cemile ve Ali yaklaşık bir yıldır
evlilerdi.
Çevresinde sevilen, eğlenceli
biriydi. Hemen iletişime geçer ama o iletişimi ilişkiye çevirmekte zorlanırdı
Cemile.
Birçok gelin gibi o da kayınvalidesi
ile sorunlar yaşıyordu. Kayınvalidesine gittiğinde tedirgin oluyor, yerinden
kıpırdayamıyordu, gergindi. Aslında sıcak davranmak istiyordu ama karşılığını
bulamadığı için üzülüyordu.
Zaten evlenirken istenmeyen gelindi.
Severek yaptığı çeyizlerle dalga
geçmişler, takı da takmamışlardı.
Oysa ki hiç böyle olacağını
düşünmemişti.
Kayınvalidesine her gittiğinde bitse
de gitsek diye geçiriyordu içinden.
Annesiyle kayınvalidesini çok benzetirdi
birbirine.
Annesiyle de iyi anlaşamıyordu, hep
annesini suçlardı; “Kötü konuştu, mutlu olmamı istemedi.” diye söylenip dururdu.
Kayınvalidesiyle sorunlarını Ali'ye
anlatmaya karar vermişti.
Ali’den yaralarını sarmasını onu
yeniden düştüğü o kuyudan kaldırmasını isteyecekti.
Ali uzatmadı ellerini...
Neden uzatmadı?
Ne dedi?
“Senin annenle de sorunların vardı
Cemile, annemi suçlamadan önce dön bir bak kendine!”
Durdu Cemile, o an dünyası başına
yıkıldı sanki; bağırdı, tartıştı, yorgun düştü…
Yatağa uzandı, ayaklarını karnına
kadar çekti bütün gece ağladı.
Gerçekten neydi sorun?
Kim haklıydı?
Kendi kendine konuştu: “Bilmem kaç
zamandır elim bağrımda benim, sırtımdaki yük kamburlaştırdı beni. Kimden
medet umduysam bir yük de o ekledi sırtıma…”
Şarkısını mırıldanmaya devam etti
Cemile.
“Ne kadar az yol almışım, ne kadar az
Yolun başındaymışım meğer
Elimde yalandan, kocaman, rengârenk
Geçici oyuncak zaferler…”
Problemlerini insan nasıl çözer?
Gerçek çözüm halının altına süpürmek,
görmezden gelmek mi?
Gerçek üstün değil miydi?
O halıyı er ya da geç kaldırmayacak
mıydı birisi?
Güçlenmeliydi, yüzleşmişti
problemleriyle ama bilmiyordu; ertelenen her şey büyür.
Büyür ama…
Çözüm de en yakınında olur…
Kendinde…
&
Bu yazıyı beğendiyseniz benzer yazılarımızı buradan okuyabilirsiniz.
Herkesin kendinde yada çevresindeki kişilerde karşılığını bulacağı çok hayatın içinden bir yazı olmuş. Umarım yazının sonlarında dendiği gibi kendinde çözümü bulanlardan olabiliriz.
YanıtlaSilNe güzel anlatılmış, yazanın kalemine sağlık. Çözümü kendimizde aramak nasip olsun 🌸
YanıtlaSilGüzel bir yazı olmuş. Yazarın eline sağlık
YanıtlaSil