SALLANDIK-2
Ve hiç
beklenmedik bir anda, öğle vakti yeniden sallandık…
Bu bir artçıdan ziyade, uyarının önemine binaen tekrarı gibiydi. Her doğa olayı bir uyarıcı, bir işaret ve bir ayettir. Ve bazı ayetler nasıl tekrar edilirse, bu da öyle olmuştu.
İnsanoğlu
hayatta bir şeyler tehlikeye girdiği zaman mecazi olarak kullanır bu cümleyi.
“İşlerimiz sallantıda…” deriz ya, peki bizim unutup da “sallantıda”
bıraktığımız onca gerçeği hatırlamamız için illa bu şiddette bir uyarı mı
gerekiyordu?
Sallantıda bıraktığımız
işlerimiz, elbet bir gün konuşuruz diye önemsemediğimiz küslüklerimiz, işe güce
dalıp da unuttuğumuz dostlarımız, akrabalarımız, büyüklerimiz… "Dünya telaşesi işte ne yapalım", “Çok da şa'apmamak lazım” deyip sallantıda bıraktığımız, ertelenmiş konularımız…
Hayatta neyi sallayıp neyi sallamayacağımızı yeniden dizayn edebilmemiz için
gelen bir fırsat sarsıntısı mıydı yoksa bu?
Dört gün boyunca
eşiyle birlikte enkaz altında kalıp mucizevi bir şekilde kurtulan bir amcamız
ağlayarak anlatıyordu; “Enkazdan çıkar çıkmaz gökyüzüne baktım, ne kadar
güzelmiş gökyüzü ya, ne kadar güzelmiş. Biz hiçbir güzelliğin farkında
değilmişiz, yürümenin, koşmanın, hava almanın, gökyüzüne bakmanın, insanları
görmenin… Hiçbir şeyin kıymetini bilmiyormuşuz. Bütün insanları, bütün kainatı,
bütün börtü böceği, ağaçları bile sevsin herkes. Hiçbir şeyi incitmesinler. Çünkü gerçekten bomboşmuş bu dünya bomboş. Hiçbir şeyin kıymeti yok. Herkes
sevsin herkesi ve hiç kimseyi kırmasın incitmesin. Enkaz altındayken hep
bunları düşündüm.”
Peki biz bu
zamana kadar kaç kalp kırdık, kaç kişinin hakkına girdik, kaç kişinin ahını
aldık? Mesele buraya nasıl geldi diye düşünmek yerine “Ben böyleyim; kabul
ederseniz, işinize gelirse…” kafasıyla, öğrenmeye ve dönüşüme kendimizi kapattık. Aklından
memnun, çok da kimseyi sallamayanı, hayat yeniden bir sallayarak öğrenebilmenin
kapısına getirdi. Herkes enkazın altında veya üstünde; bilen değil, öğrenebilen
olabilmek için düşündü, düşündü… Herkes bu olaydan kendine göre bir sebep ve sonuç
ilişkisi kurarak nasihat çıkardı, deneyim elde etti. Ki belki insan için
en kıymetli olan şey de buydu.
Uykudan uyanmayanı, ne kadar seslenip işaret verirsek verelim anlamayanı ne yaparız? Şöyle bir silkeler sarsarız ki uyansın! İşte hayat da tıpkı bunu yapmak istiyor bize:
“Heey! Uyan artık! Düşlediğin şeyler gerçek değil! Uyan! Hayalini
kurduğun o yaldızlı gelecek sadece bir oyun ve oyalanmadan ibaret! Uyan!”
Süt veya yoğurt iyice sallandıkça özü çıkar; kaymak veya tereyağı olur. Bizler de, ta en başından beri, zaman zaman şiddetli, zaman zaman hafif hafif sallanıp duruyoruz; kendi özümüzü bulmak, içimizdeki sevgiyi, saygıyı, faydalı ve doğru olan düşünceleri yeniden keşfedip, özümüzdeki insani duyguları dışarı çıkarabilmek için...
&
Deneyimsel Tasarım Öğretisi tutarlı, uygulanabilir, anlaşılabilir, faydalı bilgilerle hayatımızı kolaylaştırmamızı sağlar. Bu bilgilerle insan ailesiyle, arkadaşlarıyla çocuğuyla nasıl daha iyi bir ilişki kurabilir, eşiyle nasıl mutlu olabilir, patronuyla iş arkadaşıyla, müşterisiyle nasıl daha etkili bir iletişim kurabiliri öğrenir.
Bu yazıyı beğendiyseniz benzer yazılarımızı buradan okuyabilirsiniz.
İnsanlar uykudadır, öldüklerinde uykularından uyanırlar. Mesele öldükten sonra uyanmak değil ya hala süre varken uyanabilmek. Sürenin devam ediyor olması telafi ihtimali var, hala fatura kesilmemiş. Hala iyi ve faydalı olan doğru şeyleri yaparak sonsuzluğu kazanmak mümkün. Ölmeden önce uyananlardan olmak niyeti dileği duasıyla... Ellerinize sağlık güzel bir yazı olmuş.
YanıtlaSilHâlâ uykusundan uyanmayan var maalesef
YanıtlaSilHepimiz sizlerle sallandık, sallandık. Kaleminize sağlık, yüreğinize sağlık.
YanıtlaSilÇok derin uykulardan uyanabilmek dileğiyle...
YanıtlaSilinsanı sallayıp kendine getiren bir yazı olmuş. ne kadar da doğru söylemiş yazar. emeğine sağlık.
YanıtlaSilİşaretleri okuyabilmek ne kadar önemli... Teşekkürler
YanıtlaSil