TİCARETİN SIRRI
“Alo Hasan hazır
mısın? Bizimkiler kahvaltıya davet ettiler seni, dedem de bekliyor.”
“Hazırım evet, elbette…” diyebilmişti, sevinçliydi, arkadaşı Aykut’un ailesiyle bir Pazar
sabahına davetliydi, biraz da heyecanlıydı, çünkü kurt bir esnaf olan dedesi ve
babasından öğrenecek çok şeyi vardı. Ne de olsa dişiyle tırnağıyla biriktirdiği
bir miktar sermaye ile yeni bir iş kurmayı planlıyordu. Bu konuda deneyim
sahibi olan, başarılı olmuş kişilerin de fikirlerini alsa fena olmazdı.
Yarım saat sonra
Aykut’un ailesi ile karşılaşmıştı. Salonda yüz yıllardır aynı yerde oturduğuna
dair izler olan Süleyman dede, hemen yanında oğlu Mahmut ve gelini Hande ile
birlikte hoşbeş ettikten sonra masaya geçtiler, kahvaltılarını ettiler.
Aykut aklı
başında iyi bir çocuktu, son dönem onda fark ettiği şey; giyim kuşamını
değiştirmiş, yavaş yavaş markaya, lükse merak sarmıştı, Allah sonunu
hayretsindi. Masada dönen muhabbetlerden, annesinin babasına olan sözlerinden
gidişatı görür gibi olmuştu. Hayatım bak X marka telefonun son modeli çıkmış,
sana bir tane alalım mı? Yakışır kocişime… Çocukların okul taksiti gelmiş Mahmut,
ödemeyi sakın unutma! Benim de arabanın bakımı var, aslında arabayı komple
değiştirsek çok iyi olacak da, herhalde doğum günümü bekliyoruz diyerek bir
espri patlatmıştı.
Aykut düz lise
mezunu olmasına rağmen iki kardeşi özel okula gidiyor ve sürekli birbiriyle
didişip duruyor, ellerinde telefon ile oynuyorlardı. Adeta masadan, aileden ve
yaşamdan kopuk gibiydiler, Hasan’a bir "Merhaba, hoş geldin," bile dememişlerdi. Kahvaltı
bitmiş, artık kahveleri nasıl alırsınız faslına geçilmişti. Süleyman amca yine bütünleştiği
koltuğuna oturmuş, çubuklu pijaması ile gazetenin sayfalarını çevirirken aldığı
huzuru sanki torunları on beş tane oyun oynasa elde edemeyecekleri duygusu
veriyordu. Hasan artık merakı olan konuya girmek istedi:
“Süleyman amcacım, benim bir miktar birikmişim var, bununla serbest piyasaya atılıp bir çiğ köfte dükkanı açmak istiyorum, malum biz Güney Doğu kökenliyiz, köftemiz ünlüdür, ben de iyi bir usta buldum, ne dersin? Bana ticari konularda tavsiyelerin ne olur? Sen yılların esnafısın.”
Büyükbaba hiç
istifini bozmadan gülümseyerek sadece bir cümle söyledi:
“O zaman erken
kalk oğlum.”
Ne? Bu muydu?
Yani ticaretin sırrı bu muydu şimdi? Erken kalk ne ya? Hasan büyük bir şok
yaşamıştı, o yılların esnafı, ciddi bir variyet sahibi olan adamın kendine
neler neler söyleyeceğini, en azından para piyasalarından falan bahsedeceğini
zannediyordu. Şaşkınlık içinde bir anda ağzından; “Nasıl yani?” kelimeleri
döküldü. Süleyman amca bakışlarını yukarı doğru kaldırıp Hasan’a;
“Evet, iyi bir
tüccar olmak istiyorsan, erken kalk oğul, işinin önce işçisi sonra patronu ol,
sabah erkenden dükkanına git, temizliğini yap, müşterilerine karşı hep güler
yüzlü ol ve onları ikramla. Çırağı olmadığın bir işi ustası olamazsın.”
“Süleyman amca
ben ticaret diyorum, para diyorum, bunları biliyoruz zaten de, sen bize başka
stratejiler versen, mesela kısa yoldan nasıl köşeyi dönebiliriz?”
Mahmut Bey
gülerek konuya girdi;
“Yook işte
olmadı Hasancım, babam öyle hızlı büyümeleri hiç sevmez! Hatta o kadar sevmez
ki, otuz yıldır aynı iş yerinde hiçbir şeyi değiştirmeden, sürekli eleman
yetiştirip kendine rakip üreterek yaşadı, atölyemizi imkanı olmasına rağmen
fabrikaya çevirmedi yani! Bizim de en büyük tartışmalarımız buradan çıkıyor
işte! Hatta babam para piyasalarını falan de hiç bilmez, umurunda da değildir, o
peşin alır satar, kredi kartı, banka desteği kullanmaz, payına razıdır her
zaman. Onun için dolar yükselse Süleyman amcana ne? Euro düşse Süleyman amcana
ne? O Hz. Adem’den bu yana hiç değişmeyen gerçek değişim aracı olan şeyle
ilgilenir.”
Süleyman Bey
kendinden emin bir tavırla,
“Evet aynen
öyle, eğer siz de bu hayatta stilli bir ticaretiniz olsun istiyorsanız, basite
disipline olun, aza kibir yapmayın evladım. Çok şükür bu zamana kadar helal
yoldan kazandık, bundan sonra da böyle gider, hiçbir zaman ticaretimde
aşırılığa gitmedim, biz hep insana fayda vermeye odaklandık, sonuçla
ilgilenmedik. Bu süreçte ne ailemi ne de çocuklarımı ihmal etmedim,
akrabalarımın yanında olabildim, hayatın beni gereğinden fazla bir alanda
yükseltmesine izin vermedim, parmak ucunda bir hayatın bize ne hayrı var?”
Mahmut biraz
agresifleşti ve üzerine alındı;
“Evet evet, biz
parmak ucunda yaşıyoruz değil mi? Yani iki tane makine aldık, iki işçi
değiştirdik diye payımıza razı olmamış mı oluyoruz? Babacığım bu devirde kredisiz
iş yürümüyor sen niye inat ediyorsun? Ne yapalım yani rakiplerimiz fabrika açarken
biz yerimizde mi sayalım?”
Süleyman Bey
oğluna cevap bile vermeden, gazetesini okumaya devam etti. Duruma Aykut
müdahale etti;
“Baba sen de
dedemin yıllardır çalıştığı emektarı, tüm iş yerinin kara kutusu olan Sakıp Usta’yı
işten çıkardın yani, olacak iş mi?”
“Oğlum sen de
deden gibi konuşma bak, yok efendim emektarmış, ne yapalım yani, herkesin emeği
var, bundan sonra herkes işini düzgün yapacak, benim kafamın tasını attırmasınlar!
Ben o iş yerine yeni bir çalışma düzeni getirmeye çalışıyorum, kötü mü
ediyorum?”
Ortam biraz
gerilmişti, Hasan anlayacağını anlamıştı. Müsaade isteyerek kapıya doğru
yöneldi, teşekkür etti, Süleyman amcanın elini öpüp duasını aldı.
Evden çıkıp yokuştan
aşağı inerken düşündü:
“Hayatta bu
kadar stilli çalışan, sözü senet gibi olan bir insanın ticareti mi yoksa
oğlunun kontrol edemediği büyüme isteği ile yaptığı ataklar mi daha doğruydu?
Sahi, ticaretin sırrı gerçekten erken kalkmakta olabilir miydi?”
&
Deneyimsel Tasarım Öğretisi tutarlı, uygulanabilir, anlaşılabilir, faydalı bilgilerle hayatımızı kolaylaştırmamızı sağlar. Bu bilgilerle insan ailesiyle, arkadaşlarıyla çocuğuyla nasıl daha iyi bir ilişki kurabilir, eşiyle nasıl mutlu olabilir, patronuyla iş arkadaşıyla, müşterisiyle nasıl daha etkili bir iletişim kurabiliri öğrenir.
Ticarete insan köşeyi dönmek beklentisiyle giriyor çoğu zaman. O yüzden de kontrolsüz büyüğüme isteğiyle batan işlerin sayısı artıyor. Ticarete girmeyi düşünenler için çok net ve anlaşılabilir bir yazı olmuş. Teşekkürler.
YanıtlaSilGerçek yasaların ticarete yönelik kısmı ne güzel anlatılmış. Emeğinize sağlık. Çırağı olmadığın hiçbir işin ustası olamazsın. Çok sevdiğim bir söz. Oysa İnsan hep aldanır kısa yoldan köşeyi dönmek ister. Ama hayatta hiçbir şey birden olmaz birden olanda da hayır olmaz.
YanıtlaSilGüner erken başlamak ticaretle birlikte hayatımızda bir çok konuda dengeyi ve başarıyı yakalamak için gerekli en önemli sırlardan biri olsa gerek🙂 emeğinize sağlık🌸
YanıtlaSilBirçok insan, kısa yoldan köşeyi dönmenin peşinde... ama gerçek, aza kibir etmeden, telaş olmadan...
YanıtlaSil🌹🌹
insanoğlu kolay yoldan para kazanma peşinde ancak işin gerçeğini merak edip öğrenenler iyi ticaret yapabiliyorlar. güzel bir yazı olmuş.
YanıtlaSil