'KOCİŞ'LE KAHVE KEYFİ
Akşam yemeği
telaşı bitmiş, tüm aile bir yerlere çekilmişti. Çocuklar ders çalışıyor, Kemal
bilgisayarını açmış bir projesini yazıyordu. Nalan mutfağını, tezgahını güzelce
temizlemiş, "Bir çay doldurayım da içelim," demişti.
Tam çayı eşine
doğru uzatırken yine bir kavga kıyamet kopmuştu yan komşudan; "Yeter
artık, seni çekmek istemiyorum!" diye bağırıyordu Perihan.
Son dönemde bu
kavgalar çoğalmıştı, bazen iş şiddete kadar varıyordu. Nalan komşusu için
üzülüyor, ona dua ediyordu. Karı koca sessizce çaylarını yudumlarken
"Şöyle bir kafam dağılsın!" diyerek eline telefonu aldı Nalan, bir de
görsün? Şok oldu resmen.
Her gün yurttan
sesler korosu gibi kavga gürültü içinde olan komşusu, sosyal medya sayfasında
"Kocişle kahve keyfi" başlığı atmış, mutluluktan havalara uçtuğu
paylaşımlar yapmıştı.
Kadının
sinirleri bozuldu; "Yahu madem bu kadar mutluluktan ölüyordunuz, bu kavgayı niye
ediyorsunuz? Bu kadar antidepresanı ben mi içiyorum?" dedi.
Şimdi neydi bu?
Gerçek olan
neydi?
Kemal
Bey buruk bir tebessümle eşini teselli etti; "Üzülme Nalan, artık
insanların yaşadığı bir gerçek hayat var, bir de bireysel sosyal medya
hayatları var ve maalesef genelde gerçek olan vitrinde durduğu gibi
değil..."
Nalan
kendini biraz toparlamıştı ki, yeni bir durum paylaşımı moralini bozdu. Eltisi
"Vefa" konulu bir paylaşım yapmıştı. Sinirden gülümseyerek;
"Vefadan bahseden insana bakar mısın?" dedi. "Bir hafta boyunca
şehir dışına çıkmak zorunda kaldık da çocuklara öldünüz mü kaldınız mı diye
soran olmadı..."
Neyse
başka bir sayfaya geçeyim, yok artık! Hikayesinde iki çubuk yayınlayan
arkadaşım... Eskiden insanlar bebeklerini doğuncaya kadar sakınır, hatta
doğumdan sonrasında bile çok yakın olmadıkça gün yüzüne çıkarmazlardı.
İnsanoğlu kendini ve sevdiklerini hiç bu kadar umursamaz şekilde ortaya
atmamıştı. Neyse bunu geçelim…
Sıradaki
bir hastane görüntüsü, kolunda serum olan boncuk bakışlı bir çocuk ve altında
bir sürü geçmiş olsun mesajları… Artık hasta ziyaretleri de sanal yapılır oldu.
Peki ya düğünler? "Çeyrekleri de sanal olarak takarız artık," diye
espri yaptı.
Sayfa sayfa
ilerledikçe kız isteme merasimlerinden tutun da, her öğün sofra paylaşımlarına
kadar… O hafta moda olan bir yabancı şarkıda oynayan çeşit çeşit anne-baba ve çocuk görüntüleri… Önce eğlence ile başlayan bu masum paylaşımlar şimdilerle mecburlarmış gibi insanların ruh dünyasına servis ediliyor. Buna bir "Dur!" diyecek yok
muydu?
Eskiden
insanlarda sakınma diye bir şey vardı, her şeyin kendi içinde bir mahremiyeti
vardı, evlerde huzur vardı... Hayatı göstermek için tüketmez, kendi mutlu kabuğumuzda
yaşardık. Şimdi bebekler doğmadan anne karnında başlıyor 'baby shower' partileri...
Hayat sosyal medyada partilerden ibaretmiş gibi…
“Of yeter yahu,
en iyisi mi şu telefonu bırakayım, hayatın gerçeğine döneyim,” dedi,
bunalmıştı. 'Kociş'le bir çay keyfi
yapayım ama bunu herkesin görmesine gerek yok diyerek kendi huzurlu yuvasına
döndü... Hayatın gerçeği içinde gözlerden ve nazarlardan uzak, evli mutlu
çocukluydu...
&
Deneyimsel Tasarım Öğretisi tutarlı, uygulanabilir, anlaşılabilir, faydalı bilgilerle hayatımızı kolaylaştırmamızı sağlar. Bu bilgilerle insan ailesiyle, arkadaşlarıyla çocuğuyla nasıl daha iyi bir ilişki kurabilir, eşiyle nasıl mutlu olabilir, patronuyla iş arkadaşıyla, müşterisiyle nasıl daha etkili bir iletişim kurabiliri öğrenir.
'HAYATIN da mı gerçeği sahtesi var yahu'
YanıtlaSilEvet maalesef artık hayatında gerçeği sahtesi var
Gözlerden nazarlardan uzak olabilmek👏🏻😊
YanıtlaSilHayatta gözler önünde olmak çok Inn zannedilse de gözlerden uzak olmanin mutluluğunu yaşayanlar bilir...
YanıtlaSil🤲🌹🏡🤷♀️
YanıtlaSilBirileri beğensin ,birileri görsün diye yaşanır oldu hayatlar
YanıtlaSilAnlamlı ve düşünülmesi gereken bir konu
Mutlu olanların sosyal medyada harcayacak zamanının olmaması,
YanıtlaSilMutsuz olanların ise zamanını sosyal medyayla harcaması.. Günümüzün en acı gerçeklerinden ne yazık ki..
Gerçekten gerçeğe dönebilmeyi dilerim..
Buna bir dur diyecek olması lazim☺️👋
YanıtlaSiltelefonu elimizden bırakıp kendi huzurlu hayatımıza dönmeyi başarabilmek ne kadarda kıymetli. yazarın eline sağlık
YanıtlaSil