Dizi Keyfi

DİZİ KEYFİ 

Sıradan bir aile için günün en güzel saatidir belki de... Akşam yemeği yenir, mutfak toplanır, bütün aile bir arada çaylar yudumlanırken bir dizi açılır. Maşallah, televizyon kanalları bu anlamda izleyenlere hiç yokluk çektirmeden, biri bitip biri başlayan dizilerle birbiriyle yarışır adeta. Tabii, bu yarış en çok izleyicinin işine yarar çünkü izleyici hiç boş kalmaz.  Kimine güler, kiminde kendini bulur, kiminde hüzünlenir, kiminde de şaşırır...

Ama illa ki hepimiz bir ya da birkaç dizi takip ederiz.

Bu dizilerle ilgili ilginç olan ise; hepsi çok farklıymış gibi görünürken hepsinin birbirinin aynı olması ve gerçekte olamayacak olayların sanki sıradanmış gibi gösterilmesi. Yani herkesin kocası bir holding sahibi ve bir plazanın yüksek katlarından birinde boğazı gören ofisi olan ama bir şekilde o işe hiç gitmeyen adamlarmış gibi, bütün diziler böyle... Bir şekilde o adamlar hep fit, sportif ve yakışıklı...

Kadınları konuşmaya bile gerek yok! Evin içinde topuklu ayakkabıyla gezip makyajları yapılmış şekilde uyanan, çok güzel, hiç ev işi yapmayan harika görünümlü ama bir o kadar kötü kalpli, entrikacı kadınlar...

Bu dizileri izledikçe sanki herkesin hayatı böyle de; bir tek ben cam siliyorum, bir tek benim kocam işe gidiyor ve göbek salıyor gibi hissediyor insana...

Dizilerde yaşanan entrika dolu olaylar aslında normal bir insanın hayatında sürekli karşılaşmayacağı ve duyduğunda şaşıracağı türden. Ama bu dizilerde o kadar çok görüyoruz ki, sanki bir tek biz sessiz sakin yaşıyoruz, bir tek biz kendi hakkımızı savunamıyoruz veya kötülük yapamıyoruz gibi hissetmeye başlıyoruz.

İnsan, ilişkilerin ve yeryüzünün soyut gerçekliğini bilmeyince o dizilerdeki hayatı gerçek zannediyor ve gerçekliğe göre değil de gördüğüne göre tepki veriyor. Yeryüzünün soyut gerçekliğine bakarsak yanlış başlayan hiç bir iş doğru sonuçlanmaz diyebiliriz. Örneğin dizilerde bir kadın evli bir adama göz koyuyor ve onu elde etmek için elinden geleni yapıyor. Sonunda elde ediyor ve mutlu son! Bu sadece dizilerde veya filmlerde olur. Gerçek hayatta en basitinden, "Yuva yıkanın yuvası olmaz," diye bir atasözü var ve soyut gerçeklikle çok uyumlu... O aşıklar birleşse bile başta mutlu gibi görünüp üç-beş ay sonra mutsuz olduklarından, bekledikleri gibi gitmediğinden şikayet etmeye başlayacaklar.

Ya da birbirinin kuyusunu kazan akrabalar, iş ortakları, arkadaşlar... İnsan başkasının ihtiyacını giderdikçe yaşam da onun ihtiyaçlarını giderir gerçekte. Tüm gerçek bilgilerde olduğu gibi bu bilgi de zıttıyla birlikte doğrudur. Yani biz başkasının ihtiyacını gidermesine engel olduğumuzda yaşam da ihtiyaçlarımızla bizim aramıza engel koyar. Hani dizilerde o birbirinin kuyusunu kazıp, birbirinin işine taş koyan insanların hayatları güllük gülistanlık devam ediyor ya, gerçekte böyle olmaz işte! Biz bunu bilmeyip yaşamın gerçeklerini izlediğimiz dizilerin veya filmlerin senaryoları haline getirirsek yaşama verdiğimiz tepkiler yanlış olur ve yaşamımız hiç de istemediğimiz yerlere gider. Soyut gerçeklikler asla değişmez ve kişisel değildir. Ben yaparsam olur diyemeyiz.  Yaşam, sebep-sonuç ilişkileri üzerine kuruludur. O sebebi hangimiz oluşturursak oluşturalım o sonucu alırız. Yani gerçekler, senaryolardan çok farklı olabiliyor. Yaşama verdiğimiz tepkiler yüreğimizden geçtiği, gönlünüzden koptuğu ya da işimize geldiği şekildeyse yanılma olasılığımız çok yüksek. Yaşama ancak doğru tepkiler verirsek dünümüzden daha mutlu, daha güçlü, daha başarılı oluruz. Yanlışsa da tam tersi...

İnsan ne görürse onu yapıyor. Ne izlediğimize, dinlediğimize veya nelere şahit olduğumuza çok dikkat etmeli ve soyut gerçeklerin filtreleriyle algılamaya çalışmalıyız.

&

Deneyimsel Tasarım Öğretisi tutarlı, uygulanabilir, anlaşılabilir, faydalı bilgilerle hayatımızı kolaylaştırmamızı sağlar. Bu bilgilerle insan ailesiyle, arkadaşlarıyla çocuğuyla nasıl daha iyi bir ilişki kurabilir, eşiyle nasıl mutlu olabilir, patronuyla iş arkadaşıyla, müşterisiyle nasıl daha etkili bir iletişim kurabiliri öğrenir.

Yorumlar

  1. Çok doğru..
    insan nelere şahitlik ettiğine dikkat etmeli..
    Faydalı olanı yaşamına soktuğunda faydasız olan çıkmaya başlıyor..ya da zıttı..
    Teşekkürler

    YanıtlaSil
  2. Gerçekten de insan neyi algilarsa onu aktariyor, ne görürse onu yapıyor. Çocuklarımızı, sevdiklerimizi ve kendimizi neye şahit edip neyi normalletirdigimize dikkat!!!

    YanıtlaSil
  3. Herkes tatilde bir ben çalışıyorum, herkes çok mutlu bir ben mutsuzum, herkes zengin bir benim param yok, herkes güzel ve yakışıklı... ben...
    insanın algısı,kıyasları bozulmaya görsün

    YanıtlaSil
  4. Yazıyı okuyanın filtreleri aralanıyor gibi :) Çok güzel bir konuya değinmişsiniz. Kaleminize yüreğinize sağlık 🌸

    YanıtlaSil
  5. merve buyuran16 Mart 2023 08:08

    insan anormali normalleştirdikçe yaşamı bozuluyor ancak bunun farkına varamıyor. olduğu ortama dinlediği şeylere dikkat ederek bilinci yerine geliyor. yazarın eline sağlık

    YanıtlaSil

Yorum Gönder