ÖZGÜRÜM DE ÖZGÜRÜM!
İnsan, kendini 21. yüzyılda
hiç olmadığı kadar özgür hissediyor değil mi? Çünkü bilgi çağında, istediği
bilgiye tek tuşla ulaşabiliyor. Önceden neydi öyle; ödev yapacaksın, yok
kütüphaneye git, yok evinde ansiklopedi olan arkadaş bul. O da olmadı bilge bir
dede, nene bul, ona sor. Şimdi bu dertlerin hiçbiri yok. Ne istiyorsan Google’a
sorabilirsin. Hatta, ödevin direk yapılmışını bulup, kopyala yapıştır da
yapabilirsin. Ne uğraşacaksın ki hazır yapılmışı var.
Aynı zamanda teknoloji
çağındayız; teknolojik aletlerle hayat çok daha kolay. Tabi
"Jetgiller" düzeyine henüz gelemedik ama çamaşır makinesi, bulaşık
makinesi, son zamanların gözdesi robot süpürgeler... Çoğumuza bir kez de olsa
"Şunu bulandan Allah razı olsun!" dedirtmiştir. Arabalar, uçaklar,
bol şeritli kaymak gibi yollar da her yeri ulaşılır kıldı. Gezmek, görmek çok
daha kolay.
Aynı zamanda sanayi
çağındayız; seri üretimler olduğu için kıyafete ulaşmak çok kolay. Çeşit çeşit
kıyafetler almak, biri eskimeden diğerini almak, modaya uymak, ayak uydurmak
çok kolay.
Eee, tarım çağındayız da aynı
zamanda. Her şey bol bol. Kış meyvesi, sebzesini yazın; yaz meyvesi, sebzesini
kışın bulmak da kolay. Kışın erik aşermenin bir anlamı kalmadı. Tek tıkla
‘hamile marketimden’ kapında. He, bir de eskiden ülkemizde olmayan tropikal
meyvelere ulaşmak da çok kolay artık. Ejder meyvesi, yıldız meyvesi, çarkıfelek
meyvesi gibi meyveler hem ithal edilerek ulaşılabiliyor hem de bizim ülkemizde
de üretimine başlandı. Sadece meyve sebze değil, dünya globalleştikçe Çin’de
üretilen bir ürünü evimden sipariş edip kapıma kadar getirtmem de çok kolay.
Peki bu tablo bir başarı
tablosu mu?
Tüketim endeksli bir piyasa
meydana geldi. Dünyada üretilen her şey ulaşılabilir düzeyde. Böylelikle her
defasında yeni bir tüketim hedefi koyabiliyor insan. Telefonumun modelini
yükseltmek istiyorum bir süre bunu hedefliyorum elde ediyorum, hemen arkasından
robot süpürge istiyorum bunu hedefliyorum elde ediyorum, hemen arkasında
'airfryer' istiyorum bunu hedefliyorum elde ediyorum hemen arkasından başka bir
şey… Diye devam eder liste. Çünkü tüketecek o kadar çok şey var ki!
Peki hiç bilmediğimiz,
varlığından haberdar bile olmadığımız şeyler nasıl bizim görüş alanımıza
giriyor ve nasıl bunları çok ister hale geliyoruz? Nasıl, o şey olmazsa
hayatımız eksik kalacakmış gibi hissediyoruz?
İnsanlar önceden, gerçekten
sadece ihtiyaçları olan şeyleri alırlardı. Yiyecek, giyecek, evinde kullandığı
kap kacak ya da meşgul olduğu işiyle ilgili ihtiyaçlar. Gelir düzeyi yakın olan
insanlar bir arada yaşadığı için birbirinden özenip alma olayı da sınırlıydı.
Zengin insanlar arasında daha yaygındı; "Aaa, Serpiller Fransa’dan
kürk almışlar biz de alalım," gibi cümleler. Bu da günümüzle
kıyaslarsak tüketim çılgınlığının daha çılgınlık haline gelmediği,
toplumun çok azının, çok tükettiği dönemler diyebiliriz.
Bundan sonra, televizyon ve
reklamlar insanların hayatlarına girdi. Bir ürünle ilgili bilgiyi reklamlarda
görürdük. Merak edersek gider yerinde görürdük, bir de kullanan bir iki kişi
varsa onlara sorar mantıklı gelirse alırdık. Onun dışında montum eskirse,
ayakkabım eskirse mağazaya gider beğendiğim ürünü alırdım. Bir yazlık, bir
kışlık ayakkabı işimi görürdü. Sezonun meyve sebzelerini pazardan alır,
yemeklerimi onlardan yapardım. Ürünlerin bir tık daha globalleştiği ama
tüketimin hala çılgınlaşmadığı dönemler...
Şimdi ise süreç çoğunlukla
sosyal medya üzerinden devam ediyor. Kıytırık bir televizyon reklamı yap, işin
çoğunu 'influencerlara' ver onlar ürününü tanıtsın. Bunun için yapman gereken;
sosyal medyada takipçisi çok, takipçilerle etkileşimi iyi, yani yorum yapanı,
tavsiye edeni, beğeneni çok kişileri bul. Senin ürününü kullanırken bir iki
video çeksinler, bu videolara indirim çeki tanımla ve ta da! Ürünün satılmaya
başlandı bile. Bir de alışveriş uygulamalarının fenomen indirimleri zamanına
denk geldi mi tamamdır bu iş. Bu insanlar sayesinde ürünün binlerce kişi
tarafından görülsün. Ne kadar çok fenomene video çektirirsen o kadar çok kişiye
ulaşır ve o kadar çok kişi görüp almak ister. Ayrıca sen istediğin gibi
tanıttırabilirsin ürününü. Böylelikle ürün bir anda "Aaa, bende de bundan
olmalı!" diyen kişiler tarafından çokça talep edilir hale gelir. Sonra
gelsin bol satışlar, gelsin seri zamlar. Ne yapalım, insanlar da bu kadar talep
etmesin değil mi?
Ve insanlar durmayacak,
olumsuz yorumlar olsa bile ama falanca fenomen çok memnun, filanca 'influencer'
çok tavsiye etti diyecek ve kendisi de almak isteyecek. He, sosyal medya
kullanmayan azınlık da etrafındaki komşusundan, eltisinden, kankasından
görecek, tanıdığının 'influencerlığı' ile "Ay her evde olmalı, aldığıma o
kadar memnunum ki, keşke daha önceden alsaymışım." cümleleri etrafını
saracak ve o da o ürünü ister hale gelecek. Böylelikle isteklerin önü
kesilmeyecek. Çünkü insan isteklerini elde ettikçe doyuma ulaşan bir canlı
değil. İşin kötü kısmı bu çarkın içinde kullanıldığının farkında da değil.
"Ben özgürüm;
istediğimi alıyorum, istediğimi giyiyorum, istediğimi yiyorum istediğim yere
gidiyorum."
Tamam da bunları neden
istiyorsun, bunları seç diye önüne koyanlar kim ve isteklerin neden hiç bitmiyor?
En önemlisi de isteklerine sahip oldukça mutlu oluyor musun?
İnsan ister. Yaklaşmak ya da uzaklaşmak ister. Peki sen nelere
yaklaşmak veya nelerden uzaklaşmak istiyorsun. Gerçekten özgür müsün?
&
Deneyimsel Tasarım Öğretisi tutarlı, uygulanabilir, anlaşılabilir,
faydalı bilgilerle hayatımızı kolaylaştırmamızı sağlar. Bu bilgilerle insan
ailesiyle, arkadaşlarıyla çocuğuyla nasıl daha iyi bir ilişki kurabilir, eşiyle
nasıl mutlu olabilir, patronuyla iş arkadaşıyla, müşterisiyle nasıl daha etkili
bir iletişim kurabiliri öğrenir.
Acı ama gerçek 🤔
YanıtlaSilBunlar her evde olmalı , herkesin her evin ihtiyacı Her kadının hakkı diyerek hiç de ihtiyacım olmayan şeylere bağımlı hale geliyorum.
YanıtlaSilGerçekten Özgür olmadığımızı özgürlük adı altında aslında nelere bağımlı olduğumuzu vazgeçemez olduğumuzu anladığım bu yazıda ne kadar güzel ifade etmişsiniz teşekkürler yazı için.
Emeğinize sağlık, çok düşündüren bir yazı
YanıtlaSilGerçekten özgür müsün..? Akıl edenlerden, düşünebilen ve davranışlarını değiştirenlerden olmak ümidiyle...
YanıtlaSilKendimizi özgürüz zannetsek de aslında değiliz. Çok güzel bir yazı. Emeğinize sağlık
YanıtlaSil