Nereden Nereye?

NEREDEN NEREYE?

“Aaa kız Ayşe sende bir değişiklik var. Böyle daha bir atak, daha bir konuşkan olmuşsun. Ama güzel olmuş. Eskiden de iyi, hoştun ama şimdi daha bir iyi geldin gözüme.”

“Teşekkür ederim canım, bunu duymak bana iyi geliyor. Uzun süredir, kendimi değiştirmeye çalışıyorum. Değişmekten ziyade kalıcı bir dönüşüm olsun hayatımda istiyorum. Kendimde hayatımı zorlaştıran, bir arpa boyu yol almamı engelleyen alışkanlıklarımı, davranışlarımı değiştirmek istiyorum. Kolay değil ama ne derelerden ne tepelerden geçtim. Ama zor olsa da ufacık bir farklılığın olduğunu görmek insana umut veriyor. Ay çok konuştum ben.”

Konuş güzelim konuş… Sen, bu kadar konuşmaya alışık olmadığın için sana öyle geliyor. Ne güzel anlatıyordun. Ne gibi farklar gördün kendinde?”

“Teşekkür ederim canım. Ne gibi farklar gördüm? Ben kendimi bildim bileli kafaya çok takardım, içimden böyle konuşmak isteğinin gelmemesini. Bende bir gariplik var sanırım. İletişim becerisi olmayan, insan ilişkilerinde zorlanan biriydim sanıyordum. Bunu da yeni çevrelere girdiğimde anlıyordum tabii ki. Ailem, kardeşlerim, arkadaşlarım zaten benim bir mimiğimden, bir bakışımdan, bir kelimemden ne demek istediğimi anlama becerisi kazanmışlardı. Ama ya diğer insanlar? Okulda, işte, eğitimlerde… Onlarla yeni tanışıyordum, kısa süreliğine de olsa onlarla nasıl iletişim kuracaktım. İhtiyaçlarımı, isteklerimi onlara nasıl bildirecektim? Onların yardıma ihtiyacı olup olmadığını nasıl öğrenecektim? Hep karşı tarafın iletişime geçmesini bekledim. Bu da beni daha edilgen biri yapmıştı. Başkalarının hamlelerine göre hayatını dizayn eden biri olup çıkmıştım. Bu da beni o kadar dar alanda bırakmıştı ki. Her şey birbirini tetikliyordu. Ortada bir sebep vardı ama o kadar fazla şeyi etkiliyordu ki.”

“Eee, nasıl bir çözüm buldun?”

“Problemimin kaynağını çok düşündüm, çok araştırdım. Üniversiteden kalma not defterlerime baktım geçenlerde, notlarımda ne var biliyor musun? “İletişim derslerini araştır.” O zamanlardan beri zorlandığım bir konuydu. Sonra kardeşim bana bir seminer programından bahsetti “Kim Kimdir” adında bir seminerdi. Derslerin birinde kendimin neden böyle olduğumu; öteki, tuhaf, değişik olmadığımı öğrendim.”

İnsan nasıl algılarsa öyle aktarır.

“Benim de algılamam ve aktarırım daha çok kokular, hisler, tatlar ve temas ileymiş. Renkler, görüntüler ve sesler, tonlamalar ise daha sonra geliyormuş. Bu sebepten dolayı ben bu özelliği taşıdığım için böyleymişim. Tabii ki benim de bunu abartmış olabilirim. Biraz daha diğerlerine de hayatıma sokabilseydim daha iyi olacaktı. İşte ben hayatıma diğerlerini de almaya çalıştım. Seslere hayatımda daha çok yer vermeye, konuşmaya, dinlemeye, daha çok konuşmaya başladım. İlk başlarda zorlandım, konuşmak istemedim. Çünkü günümüzde kimse kimseyi dinlemeye razı değil senin gibi. Hele bir de bu konuda çırak olunca daha da seni susturacak insanlar çıkıyor karşına. Ama ben çok şükür pes etmedim. Konuştum. Aynı dokuz yaşında konuşmaya başlayıp da şimdi hiç susmayan kişiler gibi… Tabii ben doğuştan bu özelliği taşıyan insanlar gibi olamam ama bende de bu özellik gelişti artık.”

“Çok güzel bulmuşsun probleminin ana kaynağını ama tek bu değil sanırım, seni dönüşümünde başka bir şey daha var.”

“Evet evet, aslında daha rahat konuşmaya ne zaman başladım biliyor musun? Birinin  “Bu hayatta edilgen değil etken olmaya çalışın.” sözüydü. Ben hayatımın büyük bir kısmını bekleyerek, insanların benim söylediğim veya söylemediğim şeyleri fark etmesini bekleyerek geçti. Benim ihtiyaçlarımı ve isteklerimi anlamlarını bekledim hep. Bu kadar hızlı akıp giden bir hayatta kimsenin bunun için ne vakti ne de harcayacak enerjisi vardı. Elbette fark edenler oluyordu ama bu yeterli miydi. Bu hayat benimdi ve benim ihtiyaçlarımdan ve isteklerimden de ben sorumluydum. İşte hayatımda edilgen değil de etken olmaya karar verdiğimde ve en önemlisi bu karar için ufak da olsa harekete geçmem ile başladı. İstemediğim bir şeye “Hayır,” diyerek mesela. Birinin benden yardım etmemi istemesini beklemeden ona faydalı olacak ölçüde yardım etmeyi teklif ederek mesela. İlk selamı ben vererek, sohbet ettiğim insana ismini sorup kendimi tanıtarak mesela. Bunları yaptıkça kendimi daha iyi hisseder hale geldim. Bunun düşündüğüm kadar zor olmadığını fark ettikçe daha da bir şevklendim. İnsanoğlu kendi kendine gereksize duvarlar örüyormuş. Kendi kafesini kendi inşa ediyormuş. Ve o kafesten bir başkasının gelip onu kurtarmasını bekliyormuş. Ama artık o kafesin anahtarının bende olduğunu biliyorum.”

&

Deneyimsel Tasarım Öğretisi tutarlı, uygulanabilir, anlaşılabilir, faydalı bilgilerle hayatımızı kolaylaştırmamızı sağlar. Bu bilgilerle insan ailesiyle, arkadaşlarıyla çocuğuyla nasıl daha iyi bir ilişki kurabilir, eşiyle nasıl mutlu olabilir, patronuyla iş arkadaşıyla, müşterisiyle nasıl daha etkili bir iletişim kurabiliri öğrenir.

 

Yorumlar

  1. Ortada bir sebep vardı ama o kadar fazla şeyi etkiliyordu ki... Acaba o neydi 🥰

    YanıtlaSil
  2. İnsan hayatında, küçücük bir şeyi bile değiştirse kelebek etkisi gibi bir çok şey yeniden dizayn oluyor. teşekkürler...

    YanıtlaSil
  3. Çok teşekkürler yazı için emeğinize sağlık.
    İletişim becerisi olmayan, insan ilişkilerinde zorlanan biriydim sanıyordum. Herkese lazım olan bilgiler..

    YanıtlaSil
  4. İnsan yeterki dününe göre daha iyi olmak istesin ve küçücükte olsa bir hareket başlatsın. İşte o zaman anlıyor ki istedikten sonraki o küçücük hareketle neler değişiyor hayatında 🥰 kaleminize sağlık👍

    YanıtlaSil
  5. Meryem Hicran Erataman29 Aralık 2022 15:28

    Ne kadar edilgen olduğumuzu far etmeden ömür geçiyor. Etken olabilmek , iletişimde ve ilişkilerimizde güçlenlenmek ne kadar önemli bir konu. Fark edebilmemiz için önemli bir yazı.Teşekkür ederiz Hocam .

    YanıtlaSil
  6. Edilgen değil etken 👌🏼

    YanıtlaSil
  7. Merve buyuran16 Mart 2023 15:11

    insan dönüşmek isteyince, kendi probleminin de çözümünü bulabiliyor. o istek ne kadar da önemliymiş çözüme götürüyor emeğinize sağlık

    YanıtlaSil

Yorum Gönder