Ağaç Ve İnsan

 

AĞAÇ VE İNSAN

Herhangi bir gündü. Halbuki diğer bir günden, günlerden bu kadar ayrıcalıklı olduğunu nereden bilecekti?
Hazırlıksız yakalandı güne koşar adımlar ile evden uzaklaşırken her gün bir önceki güne benziyordu adeta onun için. Okul yolunda sadece onun ayak sesleri yankılanıyordu. Derslikler de herkes yerini almış o geç kalmıştı. Mahcup bir ifade ile özür dileyerek sınıftaki yerini aldı. Derste hocası doğadaki tüm varlıklarla insanoğlunun benzerliğinden bahsetmiş, “Düşünün,” demişti. Nasıl oluyordu da etrafımızdaki varlıklarla benzer olabiliyorduk...
Hiç alışık olmadığı bir şeydi. Nasıl görebileceğini bilmiyordu. Şimdiye kadar insanlardaki, hayattaki, eylemlerdeki eksikliklere odaklanmış ve bunları gördüğü için çevresindeki insanlar içinde hep bir adım önde olmuştu.
Nasıl olur da bir pet şişesiyle insan arasında benzerlik olabilirdi? 

Bir gün çok güzel bir ağaç dikkatini çekmişti. Beyaz çiçekleri ile adeta süslenmiş, bezenmiş bir gelin gibiydi. Büyülenmişti gözleri. Yazın habercisiydi, “Ben buradayım,” diye sesleniyordu. Düşündü bazı insanlar da görünümlerini, evlerini, işlerini, kendilerini, yemeklerini ya da sevdiklerini süslemez miydi?
Kimi ağaçlar vardı; yanındakine gölgelik eden, koruyan, kollayan...
Kimi ağaçlar vardı; yaprakları sararmış ama altından fide verirken yeniden doğan, sanki değişim içine girmiş gibi.
Kimileri, bir başkasına yük oluyordu. Başka ağaca gövdesini yaslamış ve bütün ağırlığını ona devretmişti.
Kimisi, dikenli gibi görünüyordu, sanki dokununca batacakmışcasına korkutucu ama hiç de öyle değildi yanına yaklaştığında.
Kimisi, meyve veriyor tüm canlılara fayda sağlıyordu.
Kimisi, gövdesiyle yuva olup üst örtüyordu.
Kimi ağaç yıllanmış kalın gövdesi üstünde dallanmış budaklanmış boy vermiş bir aileyi çağrıştırıyordu.
Ama hepsinin genelde belli başlı özellikleri vardı; ağaç olmayla başlayan...
Kimisi de başına buyruk, kök salamamış, kuruyup kalmış ama çatıların altındaki herkesi sıcaklığı ile sarıp sarmalamış; yetmemiş; ocak olmuş leziz yemeklerin oluşmasını sağlamıştı.

Her şeye, herkese dokunabilen bir öykü “Ağaç.” Tohumdan başlayan su ve güneş ile yeşeren ve ömrü bir yerde herhangi bir sebep ile tükenen. Bazen o sebep hastalık, bazen susuzluk, bazen güneşsiz ışıksız kalması, bazen de bir fırtına sonrası kırılıp dökülmesi oluvermişti.
İnsanoğlunun düşününce ağaçla dahi ne çok ortak özelliği vardı. 
Oysa ne kadar az düşünüyorduk...

&

Deneyimsel Tasarım Öğretisi tutarlı, uygulanabilir, anlaşılabilir, faydalı bilgilerle hayatımızı kolaylaştırmamızı sağlar. Bu bilgilerle insan ailesiyle, arkadaşlarıyla çocuğuyla nasıl daha iyi bir ilişki kurabilir, eşiyle nasıl mutlu olabilir, patronuyla iş arkadaşıyla, müşterisiyle nasıl daha etkili bir iletişim kurabiliri öğrenir.

Yorumlar

  1. Oysa ne kadar az düşünüyorduk... Oysa ne kadar çok düşünmemiz gerekiyordu...

    YanıtlaSil
  2. Biz ne kadar da az düşünüyoruz. Ne kadar da düşünsek anlayamayacağımız kapsayamayacağımız bir dünya var. Bizim idrakimiz ancak Onun bize verdiği kadar. Allah'ın vermediği hiçbir şeye sahip olamayacağımız gibi Allah'ın vermediği idrake sahip olamayız.

    Düşünüyorum o halde varım.
    Düşünülüyorum o halde varım.
    Varım O halde düşünmeliyim.

    Düşünme sadece insanlara özel olarak verilmiş dolayısıyla verilen bu özelliği kullanmak, en yararlı şekilde kullanmak gerekmez mi?

    YanıtlaSil
  3. Ne güzel bir farkındalık yarattınız yazınızla :) etrafımızda keşfedecek ne çok şey var ..

    YanıtlaSil
  4. Topraktan gelenlerin ortak özellikleri var..
    İnsanın doğadakilerle en önemli farkı sınavının oluşu..
    Elinize sağlık🍀

    YanıtlaSil
  5. Ne kadar az düşünüyoruz, ne kadar az farkediyoruz. Farkedilecek o kadar çok şey var ki.. Farkındalık oluşturduğunuz için teşekkürler..

    YanıtlaSil
  6. Merve buyuran16 Mart 2023 21:59

    İnsan ile ağacı ne güzel bağdaştırmışsınız bu hikayede. Emeğinize sağlık

    YanıtlaSil

Yorum Gönder