SAVAŞÇILIK (3)
Şehir
kalesi büyük bir tepenin başında, tüm şehre hakim bir yerdi. Sanki bakınca
'baba'yı andırıyordu; güçlü, heybetli ve sessiz bir korunak gibiydi. Kocaman
taşlardan yapılmış olan şehir kalesinde kim bilir; ne savaşlar, ne korkular, ne
heyecanlar yaşanmıştı.
Öğrenciler
heyecan ve şaşkın bakışlarla kaleye tırmanıyorlardı. Herkesin duyguları
karmakarışıktı. Savaş müzesinde gördükleri tüm eşyalar buralarda kullanılmıştı.
Yol boyunca duvara monte edilmiş temsili gaz lambaları bulunmaktaydı. Maket bir
asker eline dürbün almış düşmanı gözlüyordu. Bir diğeri de elinde telsiz ile
konuşmaya çalışıyordu. Bu görüntüler, o korku ve ümit arasında gidip gelen
anları adeta yeniden yaşamalarına sebep oluyordu.
Kim bilir
kaç çocuk bu kalede doğmuş, kaç anne, baba, kardeş bu kalede can vermişti. Ne
acılar, mutluluklar, ne kavgalara sahne olmuştu bu koca kale. Her biri bir
insan kadar olan kale taşlarının dili olsa da konuşsaydı.
Artık
içeri girmişlerdi ki hakikaten her duvarda asılı bulunan panolarda savaş
sırasında yaşananlar anlatılıyordu. Hangi yılda nelere tanıklık etmişti bu
kale, bir bir yazıyordu. Ancak ne olursa olsun, görünen o ki; insanlar o savaş
anlarında bile hep birlik olmuş ve bu duygu ile ayakta kalmışlardı. Manken
şeklinde bile olsa o dönemde yaşayan insanların yüzünde bir panik yoktu, sanki
o kıtlığın içinde bir sakinlik vardı. Belki de bu bilinç ile ayakta kaldılar.
Öğretmen bunları düşünürken öğrencilerin kendine baktığını gördü ve konuşmaya başladı:
"Çocuklar
görüyor musunuz? İnsan hayatta karşılaşacağı olayları seçemiyor. Hastalık,
kıtlık, savaş… Toplumsal olarak belki hepimiz aynı şeyleri yaşasak da aynı
tepkileri vermiyoruz. Kimi şikayet ederken, kimi uyum sağlamaya çalışıyor.
Burada ne görüyorsunuz? Sizce bu insanlar savaşı nasıl kazanmış olabilir?"
Bilge, gözlüğünün
altında bakarak;
"Öğretmenim, hepsi birlik olarak savaştan kurtulabilmişler. Maddi olarak kıtlık yaşasalar da
manevi birlikleri tam olduğu için ayakta kalabilmişler."
"Evet
aynen öyle, düşünün biraz, biz aynı durumda olsaydık ne yapardık? Hiç aklınıza
geliyor mu? Bunu size bir ödev olarak veriyorum."
Zehra
parmak kaldırdı ve:
"Öğretmenim
insan sağlıklı olduğu müddetçe ümit kesmeden yaşama devam etmeleri gerekir diye
düşünüyorum. Peki ya hasta olduklarında ne olacak?"
"Acil durumlarda ağır hastaların öne alınması ile ilgili krizi yönetim şeklini iyi öğrenmek gerekir. Dişi ağrıyan da acil bir hastadır, kolu kopan da… O nedenle hastanede işlerin düzenli olabilmesi için bu sırayı çok iyi yönetmek halkın kendi içinde bir kaos yaşamasının önüne geçer. Kronik hastalığı olan kişilerin ise ilaçları önceden yedek saklanabilir. İlacın bittiği yerde bitkisel önlemler alınabilir. Örneğin ağır kanamalı hastalarda kan durdurucu olarak nar kabuğu, yaraların hızlı iyileşip enfeksiyon kapmaması için kantaron yağı, kaşıntı ve zehirlenmelerde tedbir olarak şahtere ve hindiba çayı içilebilir."
"Öğretmenim
temizlik dediniz de su ve elektrik olmazsa nasıl temizlik olur?"
"İşte burada iş erkeklere düşüyor. Öncelikle çevrede köy, mağara vb. yerler var mı? Su kuyusu var mı? Ya da doğal su kaynağı var mı, ona bakmak araştırmak gerekir."
"Peki
öğretmenim, hastalık için başka hangi tedbirler alınabilir?"
"Suları
temizlemeyi öğrenmek gerekir. Biliyorsunuz su temizleme klor tabletleri ile
oluyor bir de çamaşır suyu ile. Doğal temizleyicilerden bazı ağaç kütükleri ve
bitkiler kullanılabilir. Ama tabi ki en önemli tedbir hiç kirletmemek bu
nedenle erkeklerin tuvalet inşa etmeyi öğrenmesi önemlidir."
"Öğretmenim, ne kadar önemli ayrıntılı konuları varmış. Biz hep dışarda olup biten bir şey
gibi algılıyoruz savaşı, oysa bizim de başımıza bir gün gelebilir."
"Evet elbette, Allah korusun ama insan yeter ki yaşam sevincini elinden bırakmasın. Hareketi durdurmamaya, elindeki fidanı dikmeye, ekmeğini paylaşmaya devam etmeli."
Hasan gülümseyerek;
"Öğretmenim
benim teyzem der ki; "Hayat seni elemeden sen kendini eleme!"
"Evet, aynen öyle Hasancığım, ne güzel söyledin. İnsan; savaşı da, barışı da, kıtlığı da, bereketi de kendi zihninde dizayn eden ve hayatın her türlü haline
uyumlanabilecek marifete sahip bir canlıdır. Yeter ki ümit, hep var olsun… Yani
anlayacağınız çocuklar, insanoğlu bir acı veya problem yaşadığı zaman onu
reddetmek ister, gerçeği ne kadar reddedersek her şey daha zor olur, bir an
önce uyumlanıp hareketi durdurmayan kazanır."
Öğrenciler
sevinçle geldikleri kalede hayatın gerçekleriyle karşılaşmışlardı. Kaleyi
gezdikçe birçok iz ve işarete rastlıyor, savaşın gerçeği ile yüzleşiyorlardı.
Barış da savaş da hepsi biz insanlar içindi…
Hayatta herşey imtihan ve insanın başına herşey gelebilir. Hemen uyumlanıp yola devam edebilmek lazım. Hatırlatma için teşekkürler..
YanıtlaSilNe güzel stratejiler vermişsiniz hem sağlıkla ilgili hem de hijyen ile ilgili çok teşekkürler.
YanıtlaSilBelki bir gün bu bilgiler bizim çok işimize yarayacak.
Bu yazılar benim için o kadar faydalı ve o kadar kıymetli ki tekrar tekrar okuyorum. Paylaşım için çok teşekkürler.
YanıtlaSilHikayede geçen pek çok cümle insanın zihnine altın harflerle kazıması gereken türden! Elinize sağlık
YanıtlaSilHayatımızın hangi alanında olursa olsun hangi durum olursa olsun , olumlu veya olumsuz... kabul edip uyumlanabişmek hakkaten çok önemli bir ayrıntı. Kaleminize sağlık, değerli bilgiler için çok teşekkür ederiz😊
YanıtlaSilKıtlıkta doğru tepki verebilmek güçlü olmak için bollukta ne yaptığımız önemli. Ellerinize sağlık 🌸
YanıtlaSilÇok güzel bir yazı olmuş, ellerinize sağlık
YanıtlaSilHer zorluk insanı birleştiriyor gerçekten, peki illa zorluk mı olmalı birleşebilmek için..
YanıtlaSilNe güzel açıklayıcı bir yazı olmuş elinize emeğinize sağlık :)
YanıtlaSilHayatta hiçbir şeyin garantisi yok..Sonuçta her şey bizler için. Ne olursa olsun yaşam devam ediyorken, neler yapabileceğini bilmek güçlü hissettiriyor..
YanıtlaSilFaydalı bilgiler için teşekkürler.
“Hayat seni elemeden, sen kendini eleme..” Hakikaten de başlanılan her işte vazgeçmeden azim gösterenim ancak işi kolaylaşıp güzelleşiyor 🌸
YanıtlaSilYazı İçin teşekkürler, yüreğinize sağlık ❤️
Güzel yazı tesekkurler.
YanıtlaSilElimizdeki imkanlar standardimiz olmuş...Altına düşmek hayalimizde yok... Bu hayatta her imkan bir testtir, bazen varlığıyla bazen de yokluguyla sınar bizi... Savaş da bu olasılıklardan biri...
YanıtlaSilne güzel işinin hakkını veren ilgili bir öğretmen. bize de savaş ile ilgili birçok şey öğretmiş oldu:) yazarın emeğine sağlık
YanıtlaSilBilmemiz gereken çok kıymetli bilgiler. Elinize sağlık 💐
YanıtlaSilNe güzel stratejiler verilmis. Ellerinize sağlık
YanıtlaSilUyum içinde birarada yaşamamanın adı savaş , insan da kendi zihninde egosuyla sürekli savaş halinde kalıyor.
YanıtlaSil