Az Çok Mudur?

 

Az Çok Mudur?

Havalar ısınmış , artık kışlık giyecekler , montlar mevsime göre kalın gelmeye başlamıştı.

İnci, mevsime uygun, biraz daha ince pamuklu kıyafetlerin, eteklerin, elbiselerin zamanı gelmiş gibi dedi kendi kendine.

Biraz önce eşini işe, çocuklarını okula yolcu ettikten sonra, o gün kışlık kıyafetleri kaldırıp yerine yazlıkları çıkarmayı planladı.

Giyinme odasına girdiğinde dolapların içinde, pantolonlar, ceketler, bluzlar, etekler, ayakkabılar, şapkalar, kaşkoller, şallar.... o kadar çok kıyafet vardı ki. Nereden başlayacağını bilemedi.

Önce yazlıkları kutulardan, valizlerden, hurçlardan çıkardı. Kışlıkları koyacak yer olsun diye. Ama hem yazlıklar hem kışlıklar ortaya dökülünce kafası iyice karıştı.  

Yatak odasına sığmadığı için bir giysi odası yaptırmış. Şu anda ise giysi odasına da sığmadığını fark etti bu karmaşanın bu kalabalığın içinden nasıl çıkarım diye düşünürken...

Telefonundan gelen bildirimlerin sesi ile telefonu eline aldı.

Altı, yedi gruptan mesajlar gelmişti. Bazısına göz gezdirdi. Bazısını okudu. Çoğuna cevap vermedi. Bir kaçına cevap verdi. Bir çoğunu önemsemeden geçti.

Bir grup bugün adaya gitme teklifi yapmıştı.  Bir diğer gruptan doğum günü partisi daveti vardı. Bir başka grupta bir eğitime davet. Başka bir grupta cenaze mesajı, ikindi namazından sonra arkadaşının annesinin cenaze merasiminin olacağını okudu.

O sırada evdeki sessizlikten dolayı banyodan gelen, su akıtan musluğun şıp şıp şıp sesi, daldığı yerden kendine getirdi. Bir an önündeki kalabalığa tekrar döndü. Kıyafetlere bakarken içinden şunu geçirdi. Ne kadar çok eşyan var İnci .


Bazılarına baktı yıllardır giymediği ama ya giyersem dediği...  Bir tane mont var ki, kar çok yağarsa giyerim dediği, ama yaklaşık beş senedir  bir tane bile  kar düşmemişti. Abiye kıyafetleri, bir düğünde, bir nişanda, bir özel günde giyerim dediği birçok kıyafeti, yıllardır hiç giymediğini fark etti.

Onların dolapta durmaları kendisini  iyi hissettiriyordu. Ancak, bir düğüne gideceği zaman dolaba bakıp, birçok şeyi deneyip, giyecek hiç bir şeyim yok deyip, tekrar alışverişe çıkıp, o düğün, o nişan için yeniden nasıl alışveriş yaptığını hatırladı.

Kızının mezuniyetinde, dolaptaki kıyafetleri beğenmeyip, mezuniyet  balosu için aldığı yeni kıyafeti gördü. Orada çok da güzel olmuştu o gün.  Dolapta kendisi için giyecek uygun bir kıyafet bulamamıştı. 

Buna rağmen dolabın tıklım tıklım olması çok şaşırtıcı geldi kendisine. İçinden şunu geçirdi.

“Bu kadar çok kıyafetim var ve ben özel bir gün olduğunda giyecek uygun hiçbir şeyimin olmadığını düşünüp yeniden alışveriş yapıyorum. Çok tuhaf değil mi?”

O düşünceler içerisindeyken birden mezuniyette giydiği kıyafeti gözüne ilişti. O elbiseyi annesi dikmişti. Çok fazla kıyafeti yoktu. Ama o mezuniyet kıyafetiyle kuzenlerinin düğününe katılmıştı, bayramlarda giyinmişti, özel buluşmalarda kullanmıştı. Ne kadar güzel günlerdi o günler.. Mezuniyete kadar yedikleri ayrı gitmeyen kız grubunu anımsadı sonra.. Nasıl da hep beraberlerdi.. Ve lise bitince hepsi savrulmuştu bir yerlere.

Şu anda o kadar çok kıyafeti ve o kadar çok arkadaşı vardı ki. Ne o kıyafetleri giymeye gün bulabiliyor. Ne de o arkadaşları ile doyasıya vakit geçirebiliyordu.

Çok arkadaşı vardı ama dostum diyebileceği, her şeyini paylaşabileceği, hiç düşünmeden, kaygılanmadan, sırrını paylaşabileceği bir tane arkadaşı olmadığını fark etti.

Ben ne yapıyorum diye düşünmeye başladı. Bir mezuniyet elbisesi ile yıllarca bütün özel günleri yaşamış ve çok mutlu olmuştu. İki tane arkadaşıyla doyasıya günler yıllar geçirmişler.

Şimdi yüzlerce arkadaş, onlarca kıyafet içerisinde, kendine ne bir dost ne de giyecek çok güzel bir kıyafet bulamıyorum dedi içinden.

Biz hayatımızda çok şeyimiz olduğunda mutlu olacağımızı zannediyoruz.

Kıyafetlerin bir çoğunu yıllardır giymediğini fark ettiğinde acaba israf mı ediyorum diye düşünmeye başladı İnci.

Hiç kullanmadan, veya çok az kullanarak, tükettiği kıyafetleri vardı. Hatta bir  veya iki kere kullanmış ve dolapta durmaktan derisi dökülen ayakkabı ve çantasını gördüğünde çok üzülmüş, çöpe atmıştı.

Bir çok mesaja geri dönmediği halde o kadar çok gruplarda arkadaşları vardı ki. Onlarla bir araya gelmediği, doğru düzgün yazışmadığı onlarca grup, yüzlerce arkadaşı vardı.


Ne o kıyafetler, ne o arkadaşlar hayatına pek de şahitlik edememişti.

O gruplardan bir çoğunda sessiz sedasız, gelen mesajların bir kısmını okuyarak, bir kısmını okumadan silip geçtiği, o insanlarla hangi özel anını paylaştığını, hangi özel gününü, güzel gününü paylaştığını düşündü.

Pek bulamadı. Günübirlik gelip geçici ilişkiler....

Bir dolap düzenlemeden o kadar çok yere gitmişti ki İnci. Şunu düşünmeye başladı.

Acaba lisedeki gibi, az arkadaş ve az kıyafet hayatımda daha güzel olabilir mi?

Bu kadar çok arkadaş ve bu kadar çok kıyafetin olması benim hangi ihtiyacımı gideriyor? Acaba azaltabilir miyim?

Yazlıkları ve kışlıkları yer değiştirmek yerine, dolabını boşaltmaya ve sosyal medya gruplarının birçoğundan tek tek çıkmaya başladı.

Derin düşünceler içerisinde geçen sekiz saatin farkına varamadan gün akşam olmuştu.  Yemek bile aklına gelmemişti.

Kapının önüne ihtiyaç sahiplerine vermek için ayırdığı, ayakkabılar, montlar, şapkalar, kaşkoller, elbiseler, etekler, pantolonlar... yolu kapatmıştı.

Telefonu da bayağı bir hafifleme yaşamıştı. Telefon rehberinde, kim bu diye düşündüğü, hatırlamadığı bir çok ismi telefonundan sildi. Hiçbir şekilde kendi varlığı olmayan birçok gruptan kibarca ve sessizce helallik isteyip İyi günler dileyip çıktı.

Akşam eşi eve geldiğinde kendini yorgun ama hafiflemiş bir şekilde eşinin kollarına bıraktı. Neler olduğunu anlayamayan Ahmet kaygılı bir şekilde bir problem mi var dedi. İnci, Ahmet'e “Hayır kendime hayat alanı açtım, yüklerimden kurtulmaya, hafiflemeye çalıştım bugün “ dedi.

Gerçekten az çok olmuştu.

İsrafın sadece, tabakta bıraktığımız yemek olduğunu zannederiz.  Oysa, hepsinin bu olmadığı çok açık.

Çünkü her şeyin çokluğu, hayatımızdan bereketi alıp götürür. Az olan her zaman etki eder. İş görür.

Peki yüklerimizden hafiflemenin vakti gelmedi mi?




Yorumlar

  1. Gülbahar Yurdusever22 Ağustos 2022 23:10

    Ne güzel bir duadır "Allah bereket versin"... Azınız çok olsun demekmiş...

    YanıtlaSil
  2. Azın huzurunu bereketini yaşayabilmek dileğiyle...

    YanıtlaSil
  3. Az olan güzel olandır...çok güzel paylaşım.. Tesekürker..

    YanıtlaSil
  4. İnsan azaldıkça çoğalıyor aslında.. Bir masada dikkati en az konuşan kişi çekiyor, onun fikri soruluyor. Oysa biz bişeyleri çoğalttıkça etkisinin artacağını düşünüyoruz. Hayatın çok içinden, her insanın mutlaka yaşadığı yerden bir yazı olmuş. Yazanın emeğine sağlık.Ahh beee İnci, bi koşu gelip benim dolaplara da el atsan keşke..

    YanıtlaSil
  5. Kaleminize sağlık 💐👌
    Azın bereketi Çok güzel anlatılmış

    YanıtlaSil
  6. Bu kadar güzel ifade edilir

    YanıtlaSil
  7. Az olunca insan daha çok kıymetini biliyor elindekinin gerçekten.

    YanıtlaSil
  8. "Biz hayatımızda çok şeyimiz olduğunda mutlu olacağımızı zannediyoruz." Ne güzel anlatılmış. Emeklerinize sağlık

    YanıtlaSil
  9. Gerçekten farkında olmadan öyle şeylerle hayatımızı kalabalıklaştırmışız ki evimizde yalnız kıyafet değil tabaklar, bardaklar, çeşit çeşit çatal kaşıklar dolmuş taşmış...arkadaş diye kaydettiğimiz sosyal medyada olan kişiler yanımızdan geçip gitmiş farkında bile olmamışız...aslında ne kadar büyük yüklerin altına girmişiz de nefes alacak alan bırakmamışız...

    YanıtlaSil
  10. Sanırım bu zamanda az'la yaşamak zor olan. Sürekli israf ediyoruz fakat farketmiyoruz.

    YanıtlaSil
  11. İnsanın kullanmadığı ne varsa ihtiyacı olana veresinin geldiği bir yazı olmuş 🌸 Teşekkürler 🌸

    YanıtlaSil
  12. Tam da kışlıkları çıkarmaya niyetlendiğim günlerde bu yazıyı okumam... Kaleminize sağlık

    YanıtlaSil
  13. Bu yazı eskilere götürdü beni..Eşyaların, giysilerin,
    arkadaşlıkların daha temaslı olduğu yillara..Tam da kışlıkların çıkarılacağı zaman...yerinde olmuş, elinize sağlık..

    YanıtlaSil

Yorum Gönder