İyilik Mi Kötülük Mü?

 

İYİLİK Mİ KÖTÜLÜK MÜ?

“Ahmet, hadi ablacım kaç gün oldu hala çöpler burda. Şunları çıkarır mısın?”

“Abla tamam dedim yaa!”

“İyi tamam! Bu seferlik ben yapayım ama bir sonraki sefere sen yap olur mu?”

“Hııhı olur..”

“Bu seferlik ben yapayım..” Belki de Betül’ün hayatında en çok kullandığı cümleydi. Ama “bu seferliklerin” hepsi zamanla “her sefere” evriliyordu. Farkında değildi. Ne de olsa evin en büyük kızıydı. Ablaydı. Çok merhametliydi. Birilerinin yetişemediği her yere o yetişmesi gerekirdi. Herkesin görevini üstlenmeyi görev edinmişti artık.

Betül’ün hayatında birçok rolü vardı. O bir evlattı, bir ablaydı, bir öğrenciydi. Aynı zamanda stajını tamamlamaya çalıştığı dershanede bir öğretmendi. İyi bir dosttu, hatta dert ortağıydı… Ve o, her bir rolünü öyle benimsemişti ki, karşısındaki insan için her şeyi ile var olabiliyordu. Ve herkes de bunu biliyordu.




“Ne zaman arasak, ne zaman ihtiyacımız olsa bir Betül her zaman vardı bir yerlerde” diye düşünüyorlardı. Böylece gecenin bir vakti arkadaşı canı sıkıldığı için arayabiliyor. Kardeşi planını sormadan başka planlar yapabiliyor. Her zaman emek emek biriktirerek aldığı arabası istenebiliyor. Çat kapı evine gelinebiliyor veya ders notları verme isteği sorgulanmadan notları istenebiliyordu.

Betül ne kadar başkalarının düşüncelerini ve rahat etmelerini düşünüyorsa, diğer insanlardan da aynı hassasiyeti görmediğini fark etmiyordu bile.

Oysa insan bu hayatta ne için emek verirse o onun için çok kıymetli olur. Bir şey için emek vermediğinde ise pek de kıymeti olmaz.

Bir gün Betül en sevdiği arkadaşına haksızlık yapıldığını düşünerek onu savunmuştu. Bu olayın sonucunda disiplin cezası yiyen Betül, olay bittiğinde aslında arkadaşının haksızlığa uğramadığını, hatta suçlunun arkadaşı olduğunu fark edince inanamamıştı. Arkadaşının yanlışını savunduğunu gören Betül’e bu gerçek çok ağır gelmişti.

Bir de üstüne “Ben mi yap dedim?” cümlesini duymuştu. Ve bu hep böyle oluyordu. Söz konusu sevdiği insanlar olduğu zaman, bir anda duygusallaşıyordu. Olayın gerçek yüzünü sorgulama yeteneği kayboluyor, soru sormak bile aklının ucundan geçmiyordu. Olay bittikten sonra, olayın dışına çıkıyor ve gerçeklerle karşılaştığı zaman çok üzülüyordu.

Ve en sonunda o malum cümleler… “Ben mi yap dedim?” “Eee yapmasaydın!” Gözleri her seferinde dolsa da, bu cümlelere karşı üzüntüsünü yutkunuyordu sadece.


Ama şöyle de bir gerçek vardı ki, düşkün olduğu insanlara karşı ne kadar hassas, güçsüz olsa da hayata karşı çok güçlü bir kızdı.

Birçok konuda marifetini geliştirmişti Betül, başkalarına çok ihtiyaç duymadan işlerini halledebiliyordu. Her ne kadar yaptıkları artık onun görevi gibi görünse de, kişiler için değer bakımından bir şey ifade etmese de, Betül çevresindeki insanlara göre çok daha marifetliydi. Bu yüzden her şeyin üzerine yıkılması da çok olasıydı. Ama bunları asla üzerine yıkılmış yük olarak görmüyordu Betül. Ne yapıyorsa sevdiği insanların işini kolaylaştırmak için yapıyordu. İyilik olsun, sevdiği insanlar mutlu olsun diye. Yere düşen herkesin elinden tutmanın, her isteğe evet ile karşılık vermenin bir iyilik olduğunu düşüyordu.

Oysa fark etmiyordu.

İyilik yapayım derken en büyük kötülüğü kendisinin yaptığını.

Bizler çoğu zaman sevdiklerimizin hayatını kolaylaştıralım derken onlara zarar verdiğimizi fark etmiyoruz. Onların yapmaları gerekenleri üstlendikçe onları hayatta güçsüz bıraktığımızı görmüyoruz. Düşüyor olmanın sürecin bir parçası olduğunu, düştüğü yerden kalkabildiği zaman güçlenerek devam edeceğinin farkında olmayan çevresi, her seferinde kaldırılmayı bekliyordu.

“Betül gelse de problemimi çözse…” Düştüklerinde onların mutsuz, şikayetçi, her şeyden bıkmış, sabırsız hallerini görünce kıyamıyor hemen ellerinden tutuyordu.

“Bak bu seferliğine tamam. Ama bir sonrakine sen yapacaksın bu işi.”

Ve yine aynı döngü... Sanki her seferinde daha zor bir soru olarak geliyordu bu “iyilik problemi”. Her seferinde daha az hayır diyebileceği şekilde daha yakınından, daha çok sevdiğinden geliyordu.

“Ahh!” diyordu .“Ben bu merhametimi ne yapacağım, hiç de kıyamıyorum.”

Peki, gerçekten merhamet böyle bir şey miydi?

“Eee, ama artık bu kaç oldu her seferinde de aynı olayla karşılaşmazsın canım!”

“Daha üç oldu. Her seferinde kelimesi biraz abartılı oldu sanki. Ne olur ki kardeşinin ödevini iki dakika sen yapsan? Çocuğun dün vakti olmamış yapamamış.”

“Tek sorumluluğu öğrencilik olan bir çocuk nasıl her seferinde ödevlerini yapmayı unutabilir ki. Ver hadi. Ama bu SON!”

En çok da bunu anlamıyordu. Bir insan bile isteye nasıl her seferinde aynı çukura düşerdi? Nasıl dikkat keskin viraj var levhasına rağmen virajı hızla almaya çalışırdı?



Bir gün arkadaşının yanına İstanbul’a gelen Betül, sabah erken saatte otogara inmişti. Ne yapsam diye düşünürken yavaş yavaş Eliflere geçeyim diye düşünmüştü. Kız kulesini görmenin heyecanıyla Üsküdar sahilinde yürüyordu. Elif’in sokağına girdiği zaman saat yedi olmuştu. Sokağın başından kahvenin önünde oturan amcaları görmüştü çoktan. Yeşil beyaz boyalı ev olarak tarif etmişti arkadaşı, masmavi kapısından tanırsın diye eklemişti. Tam mavi kapıyı ararken kahve önünde amcaların konuşmalarına şahit oldu.

“Bir insan yaptığı bir hatanın bedelini ödemezse, o hataya bir sonraki seferde çok daha kolay düşer. Altmış üç yaşındayım, bu yaşıma kadar öğrendiğim bir şey varsa o da insanların kendi problemlerine sahip çıkması ve hayata emek vermesi gerektiği. Yoksa ot gibi gelip ot gibi gidiyorsun. Durup, birilerinin seni oradan almasını beklemek dışında bir işlevin olmuyor.”

Betül bu cümleleri duyduğunda zihninden iyilik olsun diye yaptığı olaylar geçti bir anda. Sürekli kendisine sorduğu, anlamlandıramadığı sorunun cevabı gelmişti. Demek insan bu hayatta ne kadar problem çözerse o kadar marifetlenir diye düşündü mavi kapıya şaşkın şaşkın yürürken.

“Kim o?”

“Ben Betül.”

Otomatik kapının cızırtısıyla yeni bir soru yankılandı zihninde..

“Peki iyilik diye yaptıklarım… Aslında iyilik değil miydi?” 




Yorumlar

  1. Hayatimi anlatmissiniz... Bu gercegi ögrenmeden önce böyle yasiyordum. Gerçek iyilik insani zor düşürmezmiş❗♥️

    YanıtlaSil
  2. Merhameti, şefkati yanlış yerde kullanarak insan kendi gücünü gösterirken farkında olmadan, en sevdiklerini de güçsüz ve başarısız bırakıyor oldugunu anlaması çok geç oluyor malesef.. Bu Farkındalık oluşturan yazınız ile geç olmadan durumunu farkedenler olur inşAllah... Kaleminize saglık..

    YanıtlaSil
  3. Merhamet zannedip verdiğimiz tavizler aldığımız gereksiz yükler...
    Emeğinize sağlık ne içten bir yazı

    YanıtlaSil
  4. İnsan zanneder... Hayat zandan fazlasıdır...

    YanıtlaSil
  5. Çok faydalı bilgiler. Kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil
  6. Gülbahar Yurdusever29 Haziran 2022 23:18

    Bunu bugün okumamız tesadüf değil... Biz nerelerde Betül gibiyiz acaba? Düşündürdüğünüz için teşekkürler

    YanıtlaSil
  7. Ellerinize sağlık, çok güzel bir yazı. Malesef bir çoğumuzun düştüğü tuzak... Gerektiği yerde hayır diyememek... Oysaki aldığımız hayırlar olgunlaştırıyor bizi. Hem karşımızdakini marifetlendiremiyor hem de emek verdiğimiz için üzülen biz oluyoruz.

    YanıtlaSil
  8. Kolaylaştırmamalı ama zıttında da zorlaştırmamalıyız ilişkide olduklarımızın hayatlarını..Her şeyde olduğu gibi burada da denge, kıvamı yakalayabilmek düştü aklıma...Teşekkürler.

    YanıtlaSil
  9. İnsan kendini iyilik yapıyorum adı altında nasıl da kandırıyor ve en çok kendine zarar veriyor.. Düşündürücü yazı içten ifadeleriniz için teşekkürler

    YanıtlaSil
  10. keşke hepimiz seçimlerimizin diğer seçimleri tetiklediğini bilerek davranışlarımıza dikkat edebilsek

    YanıtlaSil
  11. Çok güzel bir yazı olmuş. Hayatımızdaki gerçekleri görürüz inşallah. Teşekkürler

    YanıtlaSil
  12. Ve yine aynı döngü... Sanki her seferinde daha zor bir soru olarak geliyordu bu “iyilik problemi”. Her seferinde daha az hayır diyebileceği şekilde daha yakınından, daha çok sevdiğinden geliyordu... Problemi yaşayan değil çözebilen olmamız dileğiyle...

    YanıtlaSil
  13. Yoksa ot gibi gelip ot gibi gidiyorsun, gercekten cok aci ve cok güzel yaklanmiş. Yoksa ottan ne farki olur insanin?

    YanıtlaSil
  14. İnsan hayatında kelimelerin gerçek anlamını sadece merhamet ve taviz aynı şey olmadığını öğrense o bile hayatını toparlamaya yeter. Bana bunu öğrettiği için bu eğitimi düzenleyen anlatan insanlara teşekkürü borç bilirim..duacılarıyım

    YanıtlaSil
  15. Hocam kaleminize sağlık, merhamet zannettiğimiz şeylerin aslında taviz göstermek olduğunu anladığımızda ki aydınlamaa…

    YanıtlaSil
  16. Çoğu kişinin düştüğü hata. Doğru ile yanlışı ayırt etmek nasip olsun herkese inşaallah. Kaleminize emeğinize sağlık düşündürücü bir yazı olmuş.

    YanıtlaSil
  17. Bazı insanların ilişkilerinde sınırları yoktur. Çünkü kendilerini böyle iyi ve rahat hissederler. Oysa onların hem kendilerine hem de etrafındakilere "iyi" gelecek "hayır" demeye ihtiyaçları vardır...
    Elinize sağlık.

    YanıtlaSil
  18. "Bir insan yaptığı bir hatanın bedelini ödemezse, o hataya bir sonraki seferde çok daha kolay düşer."

    YanıtlaSil

Yorum Gönder