Hareketsiz Hayatlar

 


HAREKETSİZ HAYATLAR

Yüzüne vuran güneş ışıkları ile gözlerini açtığında saat oldukça ilerlemişti. Yattığı yerden tavana vuran ışıkları seyretmeye başladı Esra. Tam örtülmemiş koyu renk keten perdenin arkasından vuran güneş ışıkları renkli tüllerin arasından sızarak odanın içinde dans ediyordu. “Neden ışıklar dans ediyor?” diye düşünürken gece pencereyi hafif aralık bıraktığını hatırladı.

Gerçekten pencereyi açık bırakıp bırakmadığına bakmak için yatakta hafif yan döndü. O zaman yatak örtülerinin perdeleriyle aynı renk olduğunu fark etti.

“Bunları böyle uyumlu nasıl akıl edip almışım acaba?” diye tebessüm etti kendi kendine. Odanın içinde zaten sadece örtüler ve perdeler renkliydi, diğer eşyalar bembeyazdı. Hafifçe doğrulduğunda yataktan “Neden her şeyi beyaz almıştım ki!” diye geçirdi içinden. Uyanmasına sebep olan aralıktan tutup perdeyi açtı. İçeriye dolan güneşle bir adım geri çekildi. “Yine çok uyumuşum.” dedi kendi kendine.



Ağır adımlarla yatak odasından çıkarken kendi kendine söyleniyordu. “Gerçi uyumayıp ne yapayım? Bugün de dünden farklı olarak yapmam gereken bir şey yine yok.” Yapması gereken bir şey yokken yataktan kalkmak çok zor geliyordu. Perde aralık kalmasa daha ne kadar uyuyabileceğini düşündü. Guruldayan karnı cevabı verdi.

Hareket nasıl başlar?

"Açlık!" dedi. Açlıktan uyanırdım.  Elini, yüzünü yıkayıp mutfağa yöneldi. Mutfağa vardığında önce çay için su koydu ocağa ve ocağın başında beklemeye başladı. Sanki su kaynamadan başka bir şey yapamazmış gibi. Ayakta bir süre durunca kendi de fark etti yaptığının anlamsız olduğunu ama omuz silkti, yetişmesi gereken bir yer yoktu. Suyun kaynamasını pekala bekleyebilirdi. Çok geçmeden çaydanlıktan su buharı sızmaya başlamıştı bile.

“Neyse.” dedi “Çok beklememe gerek kalmadı.” Çayı demleyip kahvaltılıkları çıkarmaya başladığında açlığı daha da artmıştı. Hareketleri biraz daha hızlandı. “Çayın demlenmesini beklemeyeceğim bu defa.” dedi, “Bir an önce ağzıma bir şeyler atmam lazım.”

Kahvaltısını ederken bir yandan da o gün neler yapacağını düşündü. Aslında yapması gereken bir şey yoktu. Evde yemek vardı, alışverişe gitmeye gerek yok. Artık emekli olmuştu, işe de gitmeye gerek yok. Meltem ile buluşabilirdi ama buluşmasa da olurdu. Öyle illaki Meltem ile buluşmasını gerektirecek bir durum yoktu. "Ablamı arayayım." dedi, ama arayıp ne diyecekti, ne haberden başka, ondan da vazgeçti. İnsanlarla iletişim kurmasına bile gerek yoktu nerdeyse. “Bütün gün bu sandalyenin üzerinde oturabilirim bu durumda.” deyip güldü kendi kendine. Karnı doymuştu kolunu kıpırdatmasına bile gerek yoktu.

Bu düşünce biraz da olsa Esra’yı korkutmuştu aslında.

Hiç hareket etmeyebilir miydi?

İnsanoğlu neden hareket ederdi ki?

Hiç kimseyle iletişim kurmasa da olur muydu?

Hareket nasıl başlar?

Bir insan ile neden iletişim kurulur?

Peki ya diğer canlılarda da aynı mı? 




Yeryüzündeki bütün hareket açlıkla başlar

Bütün hareket açlıkla başlar. Sadece insan için değil, yaratılan her şey için bu böyledir. Bütün iletişimin, ilişkilerin temelinde de giderilmesi gereken bir açlık ve ondan doğan bir ihtiyaç vardır. Bir insanın öğrenmeye açlığı varsa kalkıp araştırmaya başlar, okumaya başlar. Bir sıkıntısı varsa ona çare aramaya başlar.

Bu bir hayvan ya da bitki için de böyle. Kutuplardaki penguenler soğuktan korunmak, soğukta hayatta kalabilmek için birbirleri ile sıkı bir bağ kurarlar. Hepsi sıkı bir yuvarlak haline gelip dış taraftaki penguenler zaman içinde içerdekilerle yer değiştirir ki hiçbiri donmasın.

Bir bitki güneş ya da suya olan açlığı ile hareket eder. Ya bir eksikliği gidermeye çalışır ya da fazlalığını vermeye. Toprak fazla gelen suyu dışarı atar, nemini azaltmaya ihtiyacı vardır. Ve o su küçük dereler halinde daha kuru yerlere doğru hareketlenir. Toprağın suya ihtiyacı olduğu bir alana geldi mi, toprak da suyu tekrar içine çeker.

Gözle göremediğimiz atom parçaları için bile bu böyledir. Minicik atom parçalarının birbirleriyle etkileşime girmelerinin sebebi de sahip oldukları açlık. Ya fazla elektronları vardır o fazlalığı vermek ister. Ya da eksik elektronları vardır onu tamamlamak ister, ve işte o zaman hareket başlar. Atomlar o zaman birleşmeye bir bağ kurmaya başlar. Birinin eksikliği diğerinin fazlalığı ile tamamlanır.

Kahvaltı masasında bu düşüncelerle kendine gelen Esra “Atom gibi düşün Esra!” dedi kendi kendine. “Senin eksikliğin nerede, hangi konuda fazlalığın var?”

“Sen hangi atomun eksikliğini gidereceksin, kim senin hangi eksiğini giderecek?”

Şimdi oturduğu yerden kalkabilirdi artık…


Yorumlar

  1. Atom gibi düşün Esra ! çok güzel çok anamlı ifade edilmiş 👏🤲

    YanıtlaSil
  2. Bir atomun düşünebildigini düşünmeyen insan... Açlığını farkedip doğru yere yerleştirebildiğinde üstüleşiyor.

    YanıtlaSil
  3. Atom gibi düşün Esra…. Çok güzel olmuş çok anlamlı ifade edilmiş emeklerinize sağlık 👏🤲

    YanıtlaSil
  4. Birçok insanın içinde olduğu durumu ne kadar güzel özetlemişsiniz. Teşekkür ederim bu güzel ve bir o kadar anlamlı yazınız için.

    YanıtlaSil
  5. Ellerinize sağlıkk, defalarca okudum

    YanıtlaSil
  6. Penguenler beni de çok etkiler. Ayrılsalar yaşayamıyorlar... tebrikler, örnekleri çok iyi yakalamışsınız

    YanıtlaSil
  7. Acaba hangi açlığini giderebiliyorum çevremdekilerin? Ya da acliklar neler biliyor muyum? Cok güzel bir yazi olmus. Kaleminize saglik

    YanıtlaSil
  8. Günümüzde en çok yaşanan problemlerden biri hareketsizlik, doğadan verilen örneklerle çok iyi anlatılmış elinize sağlık

    YanıtlaSil
  9. İnsan tembellik yapmaya ne kadar meyilli olsa da.. şifası tam tersinde.. Ne güzel hatırlattı bu yazı. Tesekkür ederim.

    YanıtlaSil
  10. İnsan ölüp tüm hareketi durduğunda bile gerçek anlamda hareketsiz degildir.. Cesedi çürümeye götüren organizmalar aracılıgı ile beden Sessizce hareket hainde olmaya devan eder. Hayat da faaliyet hiç durmaz. Hareketsizlik hiç olmaz. Nereye dogru hareket edecegini seçer insan sadece. Ölmeden önce hateketi secme hakkımızı inşallah dogru kullanabiliriz. Yazıı çok güzeldi.. Getcekden insanı harekete gecirecek dinamik ile yazılmış. Allah razı olsun

    YanıtlaSil
  11. "Atom gibi düşün" beni de çok etkiledi. Her zaman ya alacak ya verecek bir şeyimiz oluyor. Bu da ne demek? O zaman hareket hiç durmamalı👏Güzel bir baglanti

    YanıtlaSil
  12. Hareket hiç durmuyor biz dursakda.. İçimizdeki tüm organlar biz fark etsekte etmesekte hareket halınde.. Fizyolojik aklımız hep hareket halınde. Asıl mesele insan bilinçli olarak nereye dogru
    hareket edecek, ya da hareket etmeyecek mi? İşte bizi biraz aclıkla, korkuyla, canlardan mallarfan sınayarak hareketin yönünü secmek durumunda bırakılmış olmak gibi bir sınav bekliyor her daim.

    YanıtlaSil
  13. Hareket ederken içindeki sisteme uyumlandigını bilse insan hiç hareketi durdurmaz.. Şayet Durursa harekete gecmesi için bişey onu dürtecek. Hastalık, kaza, bela, allah korusun...

    YanıtlaSil
  14. İnsanın da harekete ihtiyacı var onu ve diğer tüm şeyleri oluşturan atomun da ihtiyacı olduğu gibi.

    YanıtlaSil
  15. Doğru açlıklar oluşturabilmek dileği ile. Ne güzel bir hatırlatma olmuş. Elimize emeğimize sağiık

    YanıtlaSil
  16. “Senin eksikliğin nerede, hangi konuda fazlalığın var?”

    “Sen hangi atomun eksikliğini gidereceksin, kim senin hangi eksiğini giderecek?”

    Dengeyi kurabilmenin altın kurallarından biri gibi.. Kaleminize sağlık 🌸🌸🌸

    YanıtlaSil
  17. Açlık, ihtiyaç, hareket konusu örneklerle kafamda daha iyi oturdu. Atom örneği çok çarpıcı. Kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil
  18. Kesinlikleeee.... Madde bile ihtiyacından açlığından dolayı harekete geçiyor👍 Çok doğru tespitler🥰

    YanıtlaSil
  19. Açlığın önemi ne güzel anlatılmış. Tokluktan miskinleşen bizlere hareketliliğimizi artırabilmek ümidiyle.😎

    YanıtlaSil
  20. Hareketsizlik çağımızın problemi. Oysa şifamiz harekette.
    'Yeryüzünde bütün hareket açlıkla başlar.'
    O halde açlığımızi nereye koyalım?
    Faydalı olana mı, faydasız olana mı?
    Faydalı bir yazı 🙂👍
    Teşekkürler

    YanıtlaSil
  21. Elinize emeğinize sağlık 🌸

    YanıtlaSil

Yorum Gönder